Araf Suresi = Yüksek/Orta Yer Suresi 46. Ayette yer alan cennet ve cehennem arasindaki orta yer bölgesindeki insanlardan bahsedildigi için bu adi almistir.
CONJ – prefixed conjunction wa (and) V – 1st person plural (form IV) perfect verb PRON – subject pronoun الواو عاطفة فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
إلى
|
ÎL
ilā
to
,Lam,, ,30,,
P – preposition حرف جر
موسى
|
MWS
mūsā
Musa'ya
Musa
Mim,Vav,Sin,, 40,6,60,,
"PN – genitive masculine proper noun → Musa" اسم علم مجرور
أن
|
ÊN
en
diye
that,
,Nun, ,50,
INT – particle of interpretation حرف تفسير
ألق
ل ق ي | LGY
ÊLG
elḳi
at
"""Throw"
,Lam,Gaf, ,30,100,
V – 2nd person masculine singular (form IV) imperative verb فعل أمر
عصاك
ع ص و | AṦW
AṦEK
ǎSāke
Asanı
"your staff,"""
Ayn,Sad,Elif,Kef, 70,90,1,20,
N – nominative noun PRON – 2nd person masculine singular possessive pronoun اسم مرفوع والكاف ضمير متصل في محل جر بالاضافة
فإذا
|
FÎZ̃E
fe iƶā
(bir de baktılar ki)
and suddenly
Fe,,Zel,Elif, 80,,700,1,
REM – prefixed resumption particle SUR – surprise particle الفاء استئنافية حرف فجاءة
هي
|
HY
hiye
o
it
He,Ye, 5,10,
PRON – 3rd person feminine singular personal pronoun ضمير منفصل
تلقف
ل ق ف | LGF
TLGF
telḳafu
yakalayıp yutuyor
swallow(ed)
Te,Lam,Gaf,Fe, 400,30,100,80,
V – 3rd person feminine singular imperfect verb فعل مضارع
ما
|
ME
mā
şeyleri
what
Mim,Elif, 40,1,
REL – relative pronoun اسم موصول
يأفكون
ا ف ك | EFK
YÊFKWN
ye'fikūne
onların uydurdukları
they (were) falsifying.
Ye,,Fe,Kef,Vav,Nun, 10,,80,20,6,50,
V – 3rd person masculine plural imperfect verb PRON – subject pronoun فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.
Konu Başlığı: -
Kırık Meal (Arapça) : |وَأَوْحَيْنَا: ve biz de vahyettik | إِلَىٰ: | مُوسَىٰ: Musa'ya | أَنْ: diye | أَلْقِ: at | عَصَاكَ: Asanı | فَإِذَا: (bir de baktılar ki) | هِيَ: o | تَلْقَفُ: yakalayıp yutuyor | مَا: şeyleri | يَأْفِكُونَ: onların uydurdukları |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وأوحينا WÊWḪYNEve biz de vahyettik | إلى ÎL | موسى MWSMusa'ya | أن ÊNdiye | ألق ÊLGat | عصاك AṦEKAsanı | فإذا FÎZ̃E(bir de baktılar ki) | هي HYo | تلقف TLGFyakalayıp yutuyor | ما MEşeyleri | يأفكون YÊFKWNonların uydurdukları |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve evHaynā: ve biz de vahyettik | ilā: | mūsā: Musa'ya | en: diye | elḳi: at | ǎSāke: Asanı | fe iƶā: (bir de baktılar ki) | hiye: o | telḳafu: yakalayıp yutuyor | mā: şeyleri | ye'fikūne: onların uydurdukları |
Kırık Meal (Transcript) : |WÊWḪYNE: ve biz de vahyettik | ÎL: | MWS: Musa'ya | ÊN: diye | ÊLG: at | AṦEK: Asanı | FÎZ̃E: (bir de baktılar ki) | HY: o | TLGF: yakalayıp yutuyor | ME: şeyleri | YÊFKWN: onların uydurdukları |
Abdulbaki Gölpınarlı : Mûsâ'ya, at sopanı diye vahyettik. Atınca koca bir yılan şekline giren sopa, onların yalancıktan meydana çıkardıklarını yuttu, hepsini silip süpürdü.
Adem Uğur : Biz de Musa'ya, "Asanı at!" diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
Ahmed Hulusi : Biz de Musa'ya: "Asanı at" diye vahyettik. . . Bir de ne görsünler, o (asa), onların uydurdukları şeyleri kapıp yutuyor!
Ahmet Tekin : Biz de Mûsâ’ya:
'Sen de asânı at' diye vahyettik. Bir de baktılar ki, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
Ahmet Varol : Bunun üzerine biz Musa'ya: 'Asanı at' diye vahyettik. Bir de baktılar ki o, onların uyduruverdikleri şeyleri yutuyor.
Ali Bulaç : Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) bir de baktılar ki, o bütün uydurduklarını derleyip toparlayıp yutuyor.
Ali Fikri Yavuz : Biz de Mûsa’ya: “-Asânı bırakıver” diye vahyettik. Bir de baktılar ki, asâ, onların bütün uydurduklarını yutuyor.
Bekir Sadak : Biz de Musa'ya, 'Asani koyuver» dedik, o da koydu; hemen onlarin uydurduklarini yutmaya basladi.
Celal Yıldırım : Musa'ya Asa'nı bırakıver! diye vahyettik, derken Asa onların uydurduklarını (bir bir) yutmaya başladı.
Diyanet İşleri : Biz de Mûsâ’ya, “Elindeki değneğini at” diye vahyettik. Bir de ne görsünler o, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
Diyanet İşleri (eski) : Biz de Musa'ya, 'Asanı koyuver' dedik, o da koydu; hemen onların uydurduklarını yutmaya başladı.
Diyanet Vakfi : Biz de Musa'ya, «Asanı at!» diye vahyettik. Bir de baktılar ki bu, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
Edip Yüksel : Biz de Musa'ya 'Asanı at,' diye vahyettik. Nitekim o, onların uydurduklarını toplayıp yutuverdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Biz de Musa'ya «Sen de asânı bırakıver.» diye vahyettik. Birdenbire asâ, onların bütün uydurduklarını yakalayıp yutuverdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Biz de Musa'ya: «Asanı bırakıver!» diye vahyettik. Bir de baktılar ki, o onların bütün uydurduklarını yalayıp yutuyor!
Elmalılı Hamdi Yazır : Biz de Mûsâya «asanı bırakıver» diye vahy ettik, bir de baktılar ki o, onların bütün uydurduklarını yalayıb yutuyor
Fizilal-il Kuran : Biz de Musa'ya 'Elindeki değneği yere at' diye vahyettik, değnek onların bütün göz boyayıcılıklarını yutuverdi.
Gültekin Onan : Biz de Musa'ya "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) bir de baktılar ki, o bütün uydurduklarını derleyip toparlayıp yutuyor.
Hakkı Yılmaz : Biz de Mûsâ'ya, “Sen de birikimini ortaya atıver” diye vahyettik. Bir de ne görsünler, onların uydurup düzdükleri şeyleri süratle yakalayıp yutuyor.
Hasan Basri Çantay : Biz de Musâya: «Bırak asaanı» diye vahyetdik. Bir de ne görsünler: Bu, onların bütün uydurub düzdüklerini yakalayıb yutuyor!.
Hayrat Neşriyat : Derken (biz de) Mûsâ’ya: 'Asânı (yere) bırak!' diye vahyettik. Bir de baktılar ki, o, (onların) uydurmakta oldukları şeyleri yutuyor!
İbni Kesir : Biz de Musa'ya: Asanı bırak, diye vahyettik. Bir de ne görsünler; onların uydurduklarını yalayıp yutuyor.
İskender Evrenosoğlu : Ve Musa (A.S)'ya asasını atmasını vahyettik. Attığı zaman o, (onların) uydurdukları (sihirle yaptıkları) şeyleri yuttu.
Muhammed Esed : Ve (o zaman) Biz de Musaya: "Asanı yere at!" diye vahyettik. Oo! (bir de ne görsünler) bu, onların bütün o aldatıcı düzeneklerini yutmasın mı!
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve Mûsa'ya vahyettik: «Âsânı atıver.» Hemen o (âsâ) da onların uydurmuş oldukları şeyleri yutuverdi.
Ömer Öngüt : Biz de Musa'ya: “Asanı at!” diye vahyettik. Bir de ne görsünler! Onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
Şaban Piriş : Biz de Musa’ya değneğini atmasını belirttik. İşte o an onların uydurduklarını yutuyordu.
Suat Yıldırım : Biz de Mûsâ’ya "Asanı yere bırak!" diye vahyettik. Bir de ne baksınlar: Asa onların yaptıkları sihir, göz boyayıcılık kabilinden her şeyi yutuyor!
Süleyman Ateş : Biz de Mûsâ'ya: "Asânı at!" diye vahyettik. Bir de baktılar ki o, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor. (Mûsâ'nın ejderha olan değneği, büyücülerin büyülerini yutup yok etmişti).
Tefhim-ul Kuran : Biz de Musa'ya: «Asanı fırlatıver» diye vahyettik. (O da fırlatıverince) Bir de baktılar ki, o, bütün uydurduklarını derleyip toparlayıp yutuyor.
Ümit Şimşek : Biz de Musa'ya 'Asânı at' diye vahyettik. Attığı gibi, o, büyücülerin uydurduğu şeyleri yutmaya başladı.
Yaşar Nuri Öztürk : Biz de Musa'ya şöyle vahyettik: "Hadi at asanı!" Bir de ne görsünler, asa, onların ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor.
Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için
TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen
dikkatli olunuz.]