» 7 / A’râf  Suresi:

Kuran Sırası: 7
İniş Sırası: 39
Araf Suresi = Yüksek/Orta Yer Suresi
46. Ayette yer alan cennet ve cehennem arasindaki orta yer bölgesindeki insanlardan bahsedildigi için bu adi almistir.

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"

Kırık Meal (Arapça) Meali
|المص: Elif Lâm Mîm Sâd | (7:1)
|كِتَابٌ: bir Kitaptır | أُنْزِلَ: indirilen | إِلَيْكَ: sana | فَلَا: | يَكُنْ: olmasın | فِي: | صَدْرِكَ: göğsünde | حَرَجٌ: bir sıkıntı | مِنْهُ: onunla | لِتُنْذِرَ: uyarman | بِهِ: hususunda | وَذِكْرَىٰ: ve öğüt (vermen) | لِلْمُؤْمِنِينَ: inananlara | (7:2)
|اتَّبِعُوا: uyun | مَا: şeye | أُنْزِلَ: indirilen | إِلَيْكُمْ: size | مِنْ: -den | رَبِّكُمْ: Rabbiniz- | وَلَا: | تَتَّبِعُوا: ve uymayın | مِنْ: | دُونِهِ: O'ndan başka | أَوْلِيَاءَ: velilere | قَلِيلًا: ne kadar da az | مَا: | تَذَكَّرُونَ: öğüt alıyorsunuz | (7:3)
|وَكَمْ: ve nice | مِنْ: | قَرْيَةٍ: kent(ler)i | أَهْلَكْنَاهَا: helak ettik | فَجَاءَهَا: onlara geliverdi | بَأْسُنَا: azabımız | بَيَاتًا: gece yatarlarken | أَوْ: yahut | هُمْ: onlar | قَائِلُونَ: gündüz uyurlarken | (7:4)
|فَمَا: kalmadı | كَانَ: | دَعْوَاهُمْ: yalvarıları | إِذْ: zaman | جَاءَهُمْ: onlara geldiği | بَأْسُنَا: azabımız | إِلَّا: başka | أَنْ: | قَالُوا: demelerinden | إِنَّا: biz gerçekten | كُنَّا: | ظَالِمِينَ: zalimlermişiz | (7:5)
|فَلَنَسْأَلَنَّ: soracağız | الَّذِينَ: olanlara | أُرْسِلَ: elçi gönderilmiş | إِلَيْهِمْ: kendilerine | وَلَنَسْأَلَنَّ: ve soracağız | الْمُرْسَلِينَ: gönderilen elçilere | (7:6)
|فَلَنَقُصَّنَّ: ve elbette anlatacağız | عَلَيْهِمْ: onlara | بِعِلْمٍ: bilgi ile | وَمَا: zira | كُنَّا: değiliz biz | غَائِبِينَ: onlardan uzak | (7:7)
|وَالْوَزْنُ: ve tartı | يَوْمَئِذٍ: o gün | الْحَقُّ: tam doğrudur | فَمَنْ: kimin | ثَقُلَتْ: ağır gelirse | مَوَازِينُهُ: tartıları | فَأُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlar | الْمُفْلِحُونَ: kurtulanlardır | (7:8)
|وَمَنْ: kimin | خَفَّتْ: hafif gelirse | مَوَازِينُهُ: tartıları | فَأُولَٰئِكَ: işte onlar da | الَّذِينَ: kimselerdir | خَسِرُوا: ziyana sokan(lardır) | أَنْفُسَهُمْ: kendilerini | بِمَا: ötürü | كَانُوا: | بِايَاتِنَا: ayetlerimize | يَظْلِمُونَ: haksızlık etmelerinden | (7:9)
|وَلَقَدْ: ve doğrusu | مَكَّنَّاكُمْ: biz sizi yerleştirdik | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | وَجَعَلْنَا: ve verdik | لَكُمْ: size | فِيهَا: orada | مَعَايِشَ: geçimlikler | قَلِيلًا: ne kadar da az | مَا: | تَشْكُرُونَ: şükrediyorsunuz | (7:10)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | خَلَقْنَاكُمْ: sizi yarattık | ثُمَّ: sonra | صَوَّرْنَاكُمْ: size biçim verdik | ثُمَّ: sonra da | قُلْنَا: dedik | لِلْمَلَائِكَةِ: meleklere | اسْجُدُوا: secde edin | لِادَمَ: Adem'e | فَسَجَدُوا: hepsi secde ettiler | إِلَّا: hariç | إِبْلِيسَ: İblis | لَمْ: | يَكُنْ: o olmadı | مِنَ: | السَّاجِدِينَ: secde edenlerden | (7:11)
|قَالَ: dedi | مَا: nedir? | مَنَعَكَ: seni alıkoyan | أَلَّا: | تَسْجُدَ: secde etmekten | إِذْ: zaman | أَمَرْتُكَ: sana emrettiğim | قَالَ: dedi | أَنَا: ben | خَيْرٌ: hayırlıyım | مِنْهُ: ondan | خَلَقْتَنِي: beni yarattın | مِنْ: | نَارٍ: ateşten | وَخَلَقْتَهُ: onu ise yarattın | مِنْ: | طِينٍ: çamurdan | (7:12)
|قَالَ: dedi | فَاهْبِطْ: öyle ise in | مِنْهَا: oradan | فَمَا: değildir | يَكُونُ: (haddin) | لَكَ: senin | أَنْ: | تَتَكَبَّرَ: büyüklük taslamak | فِيهَا: orada | فَاخْرُجْ: çık | إِنَّكَ: çünkü sen | مِنَ: | الصَّاغِرِينَ: aşağılıklardansın | (7:13)
|قَالَ: dedi | أَنْظِرْنِي: bana süre ver | إِلَىٰ: kadar | يَوْمِ: güne | يُبْعَثُونَ: tekrar dirilecekleri | (7:14)
|قَالَ: dedi ki | إِنَّكَ: haydi sen | مِنَ: | الْمُنْظَرِينَ: süre verilmişlerdensin | (7:15)
|قَالَ: dedi ki | فَبِمَا: karşılık | أَغْوَيْتَنِي: beni azdırmana | لَأَقْعُدَنَّ: ben de oturacağım | لَهُمْ: onlar(ı saptırmak) için | صِرَاطَكَ: senin yolunun üstüne | الْمُسْتَقِيمَ: doğru | (7:16)
|ثُمَّ: sonra | لَاتِيَنَّهُمْ: onlara sokulacağım | مِنْ: | بَيْنِ: | أَيْدِيهِمْ: önlerinden | وَمِنْ: ce | خَلْفِهِمْ: arkalarından | وَعَنْ: ve | أَيْمَانِهِمْ: sağlarından | وَعَنْ: ve | شَمَائِلِهِمْ: sollarından | وَلَا: ve | تَجِدُ: bulmayacaksın | أَكْثَرَهُمْ: çoklarını | شَاكِرِينَ: şükredenlerden | (7:17)
|قَالَ: buyurdu | اخْرُجْ: haydi çık | مِنْهَا: oradan | مَذْءُومًا: yerilmiş olarak | مَدْحُورًا: ve kovulmuş olarak | لَمَنْ: andolsun kim | تَبِعَكَ: sana uyarsa | مِنْهُمْ: onlardan | لَأَمْلَأَنَّ: dolduracağım | جَهَنَّمَ: cehennemi | مِنْكُمْ: sizin | أَجْمَعِينَ: hepinizle | (7:18)
|وَيَا: ve EY/HEY/AH | ادَمُ: Adem | اسْكُنْ: durun | أَنْتَ: sen | وَزَوْجُكَ: ve eşin | الْجَنَّةَ: cennette | فَكُلَا: yeyin | مِنْ: | حَيْثُ: yerden | شِئْتُمَا: dilediğiniz | وَلَا: fakat | تَقْرَبَا: yaklaşmayın | هَٰذِهِ: şu | الشَّجَرَةَ: ağaca | فَتَكُونَا: yoksa olursunuz | مِنَ: -den | الظَّالِمِينَ: zalimler- | (7:19)
|فَوَسْوَسَ: derken fısıldadı | لَهُمَا: onlara | الشَّيْطَانُ: şeytan | لِيُبْدِيَ: göstermek için | لَهُمَا: kendilerine | مَا: olan | وُورِيَ: ve gizli, örtülü | عَنْهُمَا: onların | مِنْ: -nden | سَوْاتِهِمَا: çirkin yerleri- | وَقَالَ: dedi | مَا: | نَهَاكُمَا: sizi men'etti | رَبُّكُمَا: Rabbiniz | عَنْ: (-tan) | هَٰذِهِ: şu | الشَّجَرَةِ: ağaç(tan) | إِلَّا: sırf | أَنْ: diye | تَكُونَا: olursunuz | مَلَكَيْنِ: ikiniz de birer melek | أَوْ: ya da | تَكُونَا: olursunuz (diye) | مِنَ: -dan | الْخَالِدِينَ: ebedi kalıcılar- | (7:20)
|وَقَاسَمَهُمَا: ve onlara yemin etti | إِنِّي: elbette ben | لَكُمَا: size | لَمِنَ: diye | النَّاصِحِينَ: öğüt verenlerdenim | (7:21)
|فَدَلَّاهُمَا: onları aşağı sarkıttı | بِغُرُورٍ: aldatarak | فَلَمَّا: ne zaman ki | ذَاقَا: tadınca | الشَّجَرَةَ: ağac(ın meyvasın)ı | بَدَتْ: göründü | لَهُمَا: kendilerine | سَوْاتُهُمَا: çirkin yerleri | وَطَفِقَا: ve başladılar | يَخْصِفَانِ: üst üste yamayıp örtmeğe | عَلَيْهِمَا: üzerlerine | مِنْ: -ndan | وَرَقِ: yaprakları- | الْجَنَّةِ: cennet | وَنَادَاهُمَا: ve onlara seslendi | رَبُّهُمَا: Rableri | أَلَمْ: | أَنْهَكُمَا: ben sizi men'etmedim mi? | عَنْ: | تِلْكُمَا: bu | الشَّجَرَةِ: ağaçtan | وَأَقُلْ: ve demedim mi? | لَكُمَا: size | إِنَّ: şüphesiz | الشَّيْطَانَ: şeytan | لَكُمَا: sizin için | عَدُوٌّ: düşmandır | مُبِينٌ: apaçık | (7:22)
|قَالَا: dediler | رَبَّنَا: Rabbimiz | ظَلَمْنَا: biz zulmettik | أَنْفُسَنَا: kendimize | وَإِنْ: ve eğer | لَمْ: | تَغْفِرْ: bağışlamazsan | لَنَا: bizi | وَتَرْحَمْنَا: ve bize acımazsan | لَنَكُونَنَّ: muhakkak oluruz | مِنَ: -dan | الْخَاسِرِينَ: ziyana uğrayanlar- | (7:23)
|قَالَ: buyurdu | اهْبِطُوا: inin | بَعْضُكُمْ: bır kısmınız | لِبَعْضٍ: diğerinize | عَدُوٌّ: düşman olarak | وَلَكُمْ: sizin içindir | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | مُسْتَقَرٌّ: yerleşme | وَمَتَاعٌ: ve geçinme | إِلَىٰ: kadar | حِينٍ: bir süreye | (7:24)
|قَالَ: dedi | فِيهَا: orada | تَحْيَوْنَ: yaşayacaksınız | وَفِيهَا: ve orada | تَمُوتُونَ: öleceksiniz | وَمِنْهَا: ve yine oradan | تُخْرَجُونَ: çıkarılacaksınız | (7:25)
|يَا: EY/HEY/AH | بَنِي: Çocukları | ادَمَ: Adem | قَدْ: muhakkak | أَنْزَلْنَا: indirdik | عَلَيْكُمْ: size | لِبَاسًا: giysi | يُوَارِي: örtecek | سَوْاتِكُمْ: çirkin yerlerinizi | وَرِيشًا: ve süslenecek elbise | وَلِبَاسُ: ve giysisi | التَّقْوَىٰ: takva | ذَٰلِكَ: bu | خَيْرٌ: en iyisidir | ذَٰلِكَ: işte bu(nlar) | مِنْ: -ndendir | ايَاتِ: ayetleri- | اللَّهِ: Allah'ın | لَعَلَّهُمْ: belki | يَذَّكَّرُونَ: düşünüp öğüt alırlar | (7:26)
|يَا: EY/HEY/AH | بَنِي: Çocukları | ادَمَ: Adem | لَا: | يَفْتِنَنَّكُمُ: sizi bir belaya düşürmesin | الشَّيْطَانُ: şeytan | كَمَا: gibi | أَخْرَجَ: çıkardığı | أَبَوَيْكُمْ: ana babanızı | مِنَ: -ten | الْجَنَّةِ: cennet- | يَنْزِعُ: soyarak | عَنْهُمَا: onların | لِبَاسَهُمَا: elbiselerini | لِيُرِيَهُمَا: onlara göstermek için | سَوْاتِهِمَا: çirkin yerlerini | إِنَّهُ: muhakkak | يَرَاكُمْ: sizi görürler | هُوَ: o | وَقَبِيلُهُ: ve kabilesi | مِنْ: | حَيْثُ: yerden | لَا: | تَرَوْنَهُمْ: sizin onları göremeyeceğiniz | إِنَّا: muhakkak | جَعَلْنَا: biz yaptık | الشَّيَاطِينَ: şeytanları | أَوْلِيَاءَ: dostları | لِلَّذِينَ: kimselerin | لَا: inanmayan(ların) | يُؤْمِنُونَ: zaman | (7:27)
|وَإِذَا: ve zaman | فَعَلُوا: onlar yaptıkları | فَاحِشَةً: bir kötülük | قَالُوا: dediler | وَجَدْنَا: bulduk | عَلَيْهَا: bu (yolda) | ابَاءَنَا: babalarımızı | وَاللَّهُ: Allah | أَمَرَنَا: bize emretti | بِهَا: bunu | قُلْ: de | إِنَّ: muhakkak | اللَّهَ: Allah | لَا: | يَأْمُرُ: emretmez | بِالْفَحْشَاءِ: kötülüğü | أَتَقُولُونَ: mi söylüyorsunuz? | عَلَى: karşı | اللَّهِ: Allah'a | مَا: şeyleri | لَا: | تَعْلَمُونَ: bilmediğiniz | (7:28)
|قُلْ: de ki | أَمَرَ: emretti | رَبِّي: Rabbim | بِالْقِسْطِ: adaleti | وَأَقِيمُوا: ve O'na doğrultun | وُجُوهَكُمْ: yüzlerinizi | عِنْدَ: | كُلِّ: her | مَسْجِدٍ: mescidde | وَادْعُوهُ: ve O'na yalvarın | مُخْلِصِينَ: has kılarak | لَهُ: yalnız O'na | الدِّينَ: dini | كَمَا: gibi | بَدَأَكُمْ: ilkin sizi yarattığı | تَعُودُونَ: O'na döneceksiniz | (7:29)
|فَرِيقًا: bir topluluğu | هَدَىٰ: doğru yola iletti | وَفَرِيقًا: ve bir topluluğa da | حَقَّ: hak oldu | عَلَيْهِمُ: üzerlerine | الضَّلَالَةُ: sapıklık | إِنَّهُمُ: çünkü onlar | اتَّخَذُوا: tuttular | الشَّيَاطِينَ: şeytanları | أَوْلِيَاءَ: dostlar | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | وَيَحْسَبُونَ: ve sanıyorlar | أَنَّهُمْ: kendilerinin de | مُهْتَدُونَ: doğru yolda olduklarını | (7:30)
|يَا: EY/HEY/AH | بَنِي: Çocukları | ادَمَ: Adem | خُذُوا: alın | زِينَتَكُمْ: süs(lü, güzel giysiler)inizi | عِنْدَ: | كُلِّ: her | مَسْجِدٍ: mesci(de gidişiniz)de | وَكُلُوا: ve yeyin | وَاشْرَبُوا: ve için | وَلَا: | تُسْرِفُوا: fakat israf etmeyin | إِنَّهُ: çünkü O | لَا: | يُحِبُّ: sevmez | الْمُسْرِفِينَ: israf edenleri | (7:31)
|قُلْ: de ki | مَنْ: kim | حَرَّمَ: haram etti | زِينَةَ: süsü | اللَّهِ: Allah'ın | الَّتِي: | أَخْرَجَ: çıkardığı | لِعِبَادِهِ: kulları için | وَالطَّيِّبَاتِ: ve güzel | مِنَ: | الرِّزْقِ: rızıkları | قُلْ: de ki | هِيَ: O | لِلَّذِينَ: kimselerindir | امَنُوا: inanan(larındır) | فِي: | الْحَيَاةِ: hayatında | الدُّنْيَا: dünya | خَالِصَةً: yalnız onlarındır | يَوْمَ: günü de | الْقِيَامَةِ: kıyamet | كَذَٰلِكَ: işte böyle | نُفَصِّلُ: biz açıklıyoruz | الْايَاتِ: ayetleri | لِقَوْمٍ: bir topluluk için | يَعْلَمُونَ: bilen | (7:32)
|قُلْ: de ki | إِنَّمَا: kesinlikle | حَرَّمَ: haram etmiştir | رَبِّيَ: Rabbim | الْفَوَاحِشَ: fuhuşları | مَا: (gerek) | ظَهَرَ: açığını | مِنْهَا: onun | وَمَا: (gerek) | بَطَنَ: kapalısını | وَالْإِثْمَ: ve günahı | وَالْبَغْيَ: ve saldırmayı | بِغَيْرِ: yere | الْحَقِّ: haksız | وَأَنْ: ve | تُشْرِكُوا: ortak koşmayı | بِاللَّهِ: Allah'a | مَا: bir şeyi | لَمْ: | يُنَزِّلْ: indirmediği | بِهِ: hakkında | سُلْطَانًا: hiçbir delil | وَأَنْ: ve | تَقُولُوا: söylemenizi | عَلَى: hakkında | اللَّهِ: Allah | مَا: şeyler | لَا: | تَعْلَمُونَ: bilmediğiniz | (7:33)
|وَلِكُلِّ: ve her | أُمَّةٍ: ümmetin | أَجَلٌ: bir süresi vardır | فَإِذَا: ne zaman ki | جَاءَ: gelince | أَجَلُهُمْ: süreleri | لَا: | يَسْتَأْخِرُونَ: geri kalmazlar | سَاعَةً: bir an | وَلَا: ve ne de | يَسْتَقْدِمُونَ: öne geçemezler | (7:34)
|يَا: EY/HEY/AH | بَنِي: Çocukları | ادَمَ: Adem | إِمَّا: eğer | يَأْتِيَنَّكُمْ: size gelirse | رُسُلٌ: elçiler | مِنْكُمْ: kendi içinizden | يَقُصُّونَ: anlattıkarında | عَلَيْكُمْ: size | ايَاتِي: ayetlerimi | فَمَنِ: kimselere | اتَّقَىٰ: korunan | وَأَصْلَحَ: ve uslanan | فَلَا: yoktur | خَوْفٌ: korku | عَلَيْهِمْ: üzelerine | وَلَا: ve | هُمْ: onlar | يَحْزَنُونَ: üzülmeyeceklerdir | (7:35)
|وَالَّذِينَ: kimseler | كَذَّبُوا: yalanlayan | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | وَاسْتَكْبَرُوا: ve büyüklenenler | عَنْهَا: onlara karşı | أُولَٰئِكَ: işte onlar | أَصْحَابُ: halkıdır | النَّارِ: ateş | هُمْ: onlar | فِيهَا: orada | خَالِدُونَ: sürekli kalacaklardır | (7:36)
|فَمَنْ: kim olabilir? | أَظْلَمُ: daha zalim | مِمَّنِ: kimseden | افْتَرَىٰ: uyduran | عَلَى: karşı | اللَّهِ: Allah'a | كَذِبًا: yalan | أَوْ: ya da | كَذَّبَ: yalanlayan | بِايَاتِهِ: O'nun ayetlerini | أُولَٰئِكَ: onlara | يَنَالُهُمْ: erişir | نَصِيبُهُمْ: nasipleri | مِنَ: -tan | الْكِتَابِ: Kitap- | حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: | جَاءَتْهُمْ: gelince | رُسُلُنَا: elçilerimiz | يَتَوَفَّوْنَهُمْ: canlarını alırken | قَالُوا: diyecekler | أَيْنَ: hani nerede? | مَا: | كُنْتُمْ: olduklarınız | تَدْعُونَ: yalvarmış | مِنْ: | دُونِ: başkasına | اللَّهِ: Alah'tan | قَالُوا: dediler | ضَلُّوا: sapıp kayboldular | عَنَّا: bizden | وَشَهِدُوا: ve şahidlik ettiler | عَلَىٰ: aleyhlerine | أَنْفُسِهِمْ: kendi | أَنَّهُمْ: kendilerinin | كَانُوا: olduklarına | كَافِرِينَ: kafirler | (7:37)
|قَالَ: (Allah) dedi | ادْخُلُوا: girin | فِي: arasında | أُمَمٍ: toplulukları | قَدْ: | خَلَتْ: geçen | مِنْ: | قَبْلِكُمْ: sizden önce | مِنَ: | الْجِنِّ: cin | وَالْإِنْسِ: ve insan | فِي: içine | النَّارِ: ateşin | كُلَّمَا: her | دَخَلَتْ: girdiğinde | أُمَّةٌ: ümmet | لَعَنَتْ: la'net eder | أُخْتَهَا: yoldaşına | حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: zaman | ادَّارَكُوا: birbiri ardından | فِيهَا: orada | جَمِيعًا: hepsi toplandığı | قَالَتْ: dediler ki | أُخْرَاهُمْ: sonrakiler | لِأُولَاهُمْ: öncekiler için | رَبَّنَا: Rabbimiz | هَٰؤُلَاءِ: bunlar | أَضَلُّونَا: bizi saptırdılar | فَاتِهِمْ: bunlara ver | عَذَابًا: azab | ضِعْفًا: bir kat daha | مِنَ: -ten | النَّارِ: ateş- | قَالَ: (Allah) dedi | لِكُلٍّ: hepsi için vardır | ضِعْفٌ: bir kat fazla | وَلَٰكِنْ: ancak | لَا: | تَعْلَمُونَ: siz bilmezsiniz | (7:38)
|وَقَالَتْ: dediler ki | أُولَاهُمْ: öncekiler | لِأُخْرَاهُمْ: sonrakilere | فَمَا: yoktur | كَانَ: | لَكُمْ: sizin | عَلَيْنَا: bize | مِنْ: hiç | فَضْلٍ: üstünlüğünüz | فَذُوقُوا: o halde siz de tadın | الْعَذَابَ: azabı | بِمَا: karşılık | كُنْتُمْ: olduklarınıza | تَكْسِبُونَ: kazanıyor | (7:39)
|إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: kimseler | كَذَّبُوا: yalanlayan | بِايَاتِنَا: bizim ayetlerimizi | وَاسْتَكْبَرُوا: ve kibirlenenler | عَنْهَا: onlara | لَا: | تُفَتَّحُ: açılmayacak | لَهُمْ: onlara | أَبْوَابُ: kapıları | السَّمَاءِ: gök | وَلَا: ve | يَدْخُلُونَ: onlar giremeyeceklerdir | الْجَنَّةَ: cennete | حَتَّىٰ: kadar | يَلِجَ: geçinceye | الْجَمَلُ: deve | فِي: içinden | سَمِّ: deliği | الْخِيَاطِ: iğne | وَكَذَٰلِكَ: ve işte böyle | نَجْزِي: cezalandırırız | الْمُجْرِمِينَ: suçluları | (7:40)
|لَهُمْ: onlar için vardır | مِنْ: -den | جَهَنَّمَ: cehennem- | مِهَادٌ: bir döşek | وَمِنْ: ve | فَوْقِهِمْ: üstlerinde de | غَوَاشٍ: (ateşten) örtüler | وَكَذَٰلِكَ: işte böyle | نَجْزِي: cezalandırırız | الظَّالِمِينَ: zalimleri | (7:41)
|وَالَّذِينَ: ve kimseler | امَنُوا: inanan | وَعَمِلُوا: ve yapanlar | الصَّالِحَاتِ: iyi işler | لَا: | نُكَلِّفُ: yüklemeyiz | نَفْسًا: hiç kimseye | إِلَّا: başkasını | وُسْعَهَا: gücünün yettiğinden | أُولَٰئِكَ: işte onlar | أَصْحَابُ: halkıdır | الْجَنَّةِ: cennet | هُمْ: onlar | فِيهَا: orada | خَالِدُونَ: ebedi kalacaklardır | (7:42)
|وَنَزَعْنَا: ve çıkarıp atmışızdır | مَا: ne varsa | فِي: içinde | صُدُورِهِمْ: göğüsleri | مِنْ: -den | غِلٍّ: kin- | تَجْرِي: akmaktadır | مِنْ: | تَحْتِهِمُ: altlarından | الْأَنْهَارُ: ırmaklar | وَقَالُوا: ve dediler | الْحَمْدُ: hamdolsun | لِلَّهِ: Allah'a | الَّذِي: o ki | هَدَانَا: lutfedip bizi getirdi | لِهَٰذَا: buraya | وَمَا: | كُنَّا: biz | لِنَهْتَدِيَ: (doğruyu) bulamazdık | لَوْلَا: eğer | أَنْ: | هَدَانَا: bizi getirmeseydi | اللَّهُ: Allah | لَقَدْ: muhakkak | جَاءَتْ: getirmişler | رُسُلُ: elçileri | رَبِّنَا: Rabbimizin | بِالْحَقِّ: gerçeği | وَنُودُوا: onlara seslenildi | أَنْ: | تِلْكُمُ: işte size | الْجَنَّةُ: cennet | أُورِثْتُمُوهَا: o size miras verildi | بِمَا: karşılık | كُنْتُمْ: | تَعْمَلُونَ: yaptıklarınıza | (7:43)
|وَنَادَىٰ: ve seslendi | أَصْحَابُ: halkı | الْجَنَّةِ: cennet | أَصْحَابَ: halkına | النَّارِ: ateş | أَنْ: ki | قَدْ: muhakkak | وَجَدْنَا: biz bulduk | مَا: şeyi | وَعَدَنَا: bize va'dettiğini | رَبُّنَا: Rabbimizin | حَقًّا: gerçek | فَهَلْ: mu? | وَجَدْتُمْ: siz buldunuz | مَا: şeyi | وَعَدَ: size va'dettiğini | رَبُّكُمْ: Rabbinizin | حَقًّا: gerçek | قَالُوا: dediler | نَعَمْ: evet | فَأَذَّنَ: ve seslendi | مُؤَذِّنٌ: bir ünleyici | بَيْنَهُمْ: aralarından | أَنْ: diye | لَعْنَةُ: la'neti | اللَّهِ: Allah'ın | عَلَى: üzerine olsun | الظَّالِمِينَ: zalimlerin | (7:44)
|الَّذِينَ: onlar ki | يَصُدُّونَ: menedip | عَنْ: -ndan | سَبِيلِ: yolu- | اللَّهِ: Allah'ın | وَيَبْغُونَهَا: ve onu isterler | عِوَجًا: eğriltmek | وَهُمْ: ve onlar | بِالْاخِرَةِ: ahireti de | كَافِرُونَ: inkar ederlerdi | (7:45)
|وَبَيْنَهُمَا: iki taraf arasında | حِجَابٌ: bir perde (vardır) | وَعَلَى: ve üzerinde | الْأَعْرَافِ: A'raf | رِجَالٌ: erkekler (vardır) | يَعْرِفُونَ: tanıyan | كُلًّا: hepsini | بِسِيمَاهُمْ: yüzlerindeki işaretleriyle | وَنَادَوْا: ve seslendiler | أَصْحَابَ: halkına | الْجَنَّةِ: cennet | أَنْ: diye | سَلَامٌ: selam olsun | عَلَيْكُمْ: size | لَمْ: | يَدْخُلُوهَا: cennete girmemiş | وَهُمْ: fakat onlar | يَطْمَعُونَ: beklemektedirler | (7:46)
|وَإِذَا: zaman | صُرِفَتْ: çevrildiği | أَبْصَارُهُمْ: gözleri | تِلْقَاءَ: tarafına | أَصْحَابِ: halkı | النَّارِ: ateş | قَالُوا: dediler | رَبَّنَا: Rabbimiz | لَا: | تَجْعَلْنَا: bizi bulundurma | مَعَ: beraber | الْقَوْمِ: toplulukla | الظَّالِمِينَ: zalim | (7:47)
|وَنَادَىٰ: ve seslendiler | أَصْحَابُ: halkı | الْأَعْرَافِ: A'raf | رِجَالًا: birtakım adamlara | يَعْرِفُونَهُمْ: tanıdıkları | بِسِيمَاهُمْ: yüzlerinden | قَالُوا: dediler ki | مَا: | أَغْنَىٰ: hiçbir yarar sağlamadı | عَنْكُمْ: size | جَمْعُكُمْ: topluluğunuzun | وَمَا: ne de | كُنْتُمْ: size | تَسْتَكْبِرُونَ: büyüklük taslamanız | (7:48)
|أَهَٰؤُلَاءِ: bunlar mıydı? | الَّذِينَ: kimseler | أَقْسَمْتُمْ: yemin ettiğiniz | لَا: | يَنَالُهُمُ: onları erdirmeyecek diye | اللَّهُ: Allah | بِرَحْمَةٍ: hiçbir rahmete | ادْخُلُوا: girin | الْجَنَّةَ: cennete | لَا: yoktur | خَوْفٌ: korku | عَلَيْكُمْ: artık size | وَلَا: ve değilsiniz | أَنْتُمْ: siz | تَحْزَنُونَ: üzülecek de | (7:49)
|وَنَادَىٰ: ve seslendiler | أَصْحَابُ: halkı | النَّارِ: ateş | أَصْحَابَ: halkına | الْجَنَّةِ: cennet | أَنْ: diye | أَفِيضُوا: biraz da akıtın | عَلَيْنَا: bizim üzerimize | مِنَ: -dan | الْمَاءِ: su(yunuz)- | أَوْ: veya | مِمَّا: | رَزَقَكُمُ: size verdiği rızıktan | اللَّهُ: Allah'ın | قَالُوا: dediler ki | إِنَّ: şüphesiz | اللَّهَ: Allah | حَرَّمَهُمَا: bu ikisini haram etmiştir | عَلَى: üzerine | الْكَافِرِينَ: kafirler | (7:50)
|الَّذِينَ: onlar ki | اتَّخَذُوا: yerine koydular | دِينَهُمْ: dinlerini | لَهْوًا: bir eğlence | وَلَعِبًا: ve oyun | وَغَرَّتْهُمُ: ve kendilerini aldattı | الْحَيَاةُ: hayatı | الدُّنْيَا: dünya | فَالْيَوْمَ: bugün | نَنْسَاهُمْ: biz de onları unuturuz | كَمَا: gibi | نَسُوا: unuttukları | لِقَاءَ: karşılaşacaklarını | يَوْمِهِمْ: günleriyle | هَٰذَا: bu | وَمَا: ve | كَانُوا: ettikleri | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | يَجْحَدُونَ: bile bile inkar | (7:51)
|وَلَقَدْ: gerçekten | جِئْنَاهُمْ: onlara getirdik | بِكِتَابٍ: bir Kitap | فَصَّلْنَاهُ: açıkladığımız | عَلَىٰ: göre | عِلْمٍ: bilgiye | هُدًى: yol gösterici | وَرَحْمَةً: ve rahmet olan | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يُؤْمِنُونَ: inanan | (7:52)
|هَلْ: mı? | يَنْظُرُونَ: gözetiyorlar | إِلَّا: ille | تَأْوِيلَهُ: onun te'vilini | يَوْمَ: gün | يَأْتِي: geldiği | تَأْوِيلُهُ: onun te'vili | يَقُولُ: derler ki | الَّذِينَ: olanlar | نَسُوهُ: onu unutmuş | مِنْ: | قَبْلُ: önceden | قَدْ: doğrusu | جَاءَتْ: getirmiş | رُسُلُ: elçileri | رَبِّنَا: Rabbimizin | بِالْحَقِّ: gerçeği | فَهَلْ: var mı ki? | لَنَا: bizim | مِنْ: | شُفَعَاءَ: şefa'atçilerimiz | فَيَشْفَعُوا: şefa'at etsinler | لَنَا: bize | أَوْ: yahut | نُرَدُّ: tekrar geri döndürülür müyüz ki | فَنَعْمَلَ: yapalım | غَيْرَ: başkasını | الَّذِي: şeylerden | كُنَّا: | نَعْمَلُ: yaptıklarımızdan | قَدْ: muhakkak | خَسِرُوا: onlar ziyana soktular | أَنْفُسَهُمْ: kendilerini | وَضَلَّ: ve saptı | عَنْهُمْ: kendilerinden | مَا: şeyler | كَانُوا: oldukları | يَفْتَرُونَ: uyduruyor | (7:53)
|إِنَّ: şüphesiz | رَبَّكُمُ: Rabbiniz | اللَّهُ: o Allah'tır | الَّذِي: ki | خَلَقَ: yarattı | السَّمَاوَاتِ: gökleri | وَالْأَرْضَ: ve yeri | فِي: içinde | سِتَّةِ: altı | أَيَّامٍ: gün | ثُمَّ: sonra | اسْتَوَىٰ: istiva etti | عَلَى: üzerine | الْعَرْشِ: Arş | يُغْشِي: bürüyüp örter | اللَّيْلَ: geceyi | النَّهَارَ: gündüz(ün üzerin)e | يَطْلُبُهُ: onu kovalayan | حَثِيثًا: durmadan | وَالشَّمْسَ: ve güneşi | وَالْقَمَرَ: ve ayı | وَالنُّجُومَ: ve yıldızları | مُسَخَّرَاتٍ: boyun eğmiş vaziyette | بِأَمْرِهِ: buyruğuna | أَلَا: İyi bilin ki | لَهُ: O'nundur | الْخَلْقُ: yaratma | وَالْأَمْرُ: ve emir | تَبَارَكَ: ne uludur | اللَّهُ: Allah | رَبُّ: Rabbi | الْعَالَمِينَ: Âlemlerin | (7:54)
|ادْعُوا: du'a edin | رَبَّكُمْ: Rabbinize | تَضَرُّعًا: yalvararak | وَخُفْيَةً: ve gizlice | إِنَّهُ: çünkü O | لَا: | يُحِبُّ: sevmez | الْمُعْتَدِينَ: haddi aşanları | (7:55)
|وَلَا: | تُفْسِدُوا: bozgunculuk yapmayın | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | بَعْدَ: sonra | إِصْلَاحِهَا: düzeltildikten | وَادْعُوهُ: O'na du'a edin | خَوْفًا: korkarak | وَطَمَعًا: ve umarak | إِنَّ: muhakkak ki | رَحْمَتَ: rahmeti | اللَّهِ: Allah'ın | قَرِيبٌ: yakındır | مِنَ: | الْمُحْسِنِينَ: iyilik edenlere | (7:56)
|وَهُوَ: O ki | الَّذِي: | يُرْسِلُ: gönderir | الرِّيَاحَ: rüzgarları | بُشْرًا: müjdeci | بَيْنَ: | يَدَيْ: önünde | رَحْمَتِهِ: rahmetinin | حَتَّىٰ: nihayet | إِذَا: zaman | أَقَلَّتْ: onlar yüklenince | سَحَابًا: bulutları | ثِقَالًا: ağır ağır | سُقْنَاهُ: onu yollarız | لِبَلَدٍ: bir ülkeye | مَيِّتٍ: ölü | فَأَنْزَلْنَا: indiririz | بِهِ: onunla | الْمَاءَ: su | فَأَخْرَجْنَا: ve çıkarırız | بِهِ: onunla | مِنْ: | كُلِّ: türlü türlü | الثَّمَرَاتِ: meyvalar | كَذَٰلِكَ: işte böyle | نُخْرِجُ: çıkaracağız | الْمَوْتَىٰ: ölüleri de | لَعَلَّكُمْ: herhalde | تَذَكَّرُونَ: ibret alırsınız | (7:57)
|وَالْبَلَدُ: ve ülkenin | الطَّيِّبُ: güzel olan | يَخْرُجُ: çıkar | نَبَاتُهُ: bitkisi | بِإِذْنِ: izniyle | رَبِّهِ: Rabbinin | وَالَّذِي: olandan ise | خَبُثَ: kötü | لَا: | يَخْرُجُ: çıkmaz | إِلَّا: başka bir şey | نَكِدًا: yararsız bitkiden | كَذَٰلِكَ: işte biz böyle | نُصَرِّفُ: döndürüp açıklarız | الْايَاتِ: ayetleri | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يَشْكُرُونَ: şükreden | (7:58)
|لَقَدْ: andolsun | أَرْسَلْنَا: gönderdik | نُوحًا: Nuh'u | إِلَىٰ: | قَوْمِهِ: kavmine | فَقَالَ: dedi ki | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | اعْبُدُوا: kulluk edin | اللَّهَ: Allah'a | مَا: yoktur | لَكُمْ: sizin | مِنْ: hiçbir | إِلَٰهٍ: tanrınız | غَيْرُهُ: O'ndan başka | إِنِّي: doğrusu ben | أَخَافُ: korkuyorum | عَلَيْكُمْ: size | عَذَابَ: azabın(ın inmesin)den | يَوْمٍ: bir günün | عَظِيمٍ: büyük | (7:59)
|قَالَ: dedi(ler) ki | الْمَلَأُ: ileri gelenler | مِنْ: -nden | قَوْمِهِ: kavmi- | إِنَّا: elbette biz | لَنَرَاكَ: seni görüyoruz | فِي: içinde | ضَلَالٍ: bir sapıklık | مُبِينٍ: açık | (7:60)
|قَالَ: dedi ki | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | لَيْسَ: yoktur | بِي: bende | ضَلَالَةٌ: bir sapıklık | وَلَٰكِنِّي: fakat ben | رَسُولٌ: bir elçiyim | مِنْ: tarafından | رَبِّ: Rabbi | الْعَالَمِينَ: alemlerin | (7:61)
|أُبَلِّغُكُمْ: size duyuruyorum | رِسَالَاتِ: mesajlarını | رَبِّي: Rabbimin | وَأَنْصَحُ: ve öğüt veriyorum | لَكُمْ: size | وَأَعْلَمُ: ve biliyorum | مِنَ: tarafından | اللَّهِ: Allah | مَا: şeyleri | لَا: | تَعْلَمُونَ: sizin bilmediğiniz | (7:62)
|أَوَعَجِبْتُمْ: şaştınız mı? | أَنْ: | جَاءَكُمْ: gelmesine | ذِكْرٌ: bir Zikir | مِنْ: -den | رَبِّكُمْ: Rabbiniz- | عَلَىٰ: aracılığı ile | رَجُلٍ: bir adam | مِنْكُمْ: içinizden | لِيُنْذِرَكُمْ: sizi uyarmak için | وَلِتَتَّقُوا: ve korunmanız için | وَلَعَلَّكُمْ: ve belki | تُرْحَمُونَ: merhamete uğrarsınız diye | (7:63)
|فَكَذَّبُوهُ: O'nu yalanladılar | فَأَنْجَيْنَاهُ: biz de kurtardık | وَالَّذِينَ: o kimseleri | مَعَهُ: O'nunla berebar | فِي: bulunanları | الْفُلْكِ: gemide | وَأَغْرَقْنَا: ve boğduk | الَّذِينَ: kimseleri | كَذَّبُوا: yalanlayanları | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | إِنَّهُمْ: çünkü onlar | كَانُوا: idiler | قَوْمًا: bir kavim | عَمِينَ: kör | (7:64)
|وَإِلَىٰ: ve (gönderdik) | عَادٍ: Ad(kavmin)e de | أَخَاهُمْ: kardeşleri | هُودًا: Hud'u | قَالَ: dedi ki | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | اعْبُدُوا: kulluk edin | اللَّهَ: Allah'a | مَا: yoktur | لَكُمْ: sizin | مِنْ: hiçbir | إِلَٰهٍ: tanrınız | غَيْرُهُ: O'dan başka | أَفَلَا: | تَتَّقُونَ: sakınmaz mısınız? | (7:65)
|قَالَ: dedi(ler) ki | الْمَلَأُ: ileri gelen | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkarcılar | مِنْ: -nden | قَوْمِهِ: kavmi- | إِنَّا: elbette biz | لَنَرَاكَ: seni görüyoruz | فِي: içinde | سَفَاهَةٍ: bir beyinsizlik | وَإِنَّا: ve elbette biz | لَنَظُنُّكَ: zannediyoruz ki sen | مِنَ: -dansın | الْكَاذِبِينَ: yalancılar- | (7:66)
|قَالَ: dedi | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | لَيْسَ: yoktur | بِي: bende | سَفَاهَةٌ: beyinsizlik | وَلَٰكِنِّي: fakat ben | رَسُولٌ: bir elçiyim | مِنْ: tarafından | رَبِّ: Rabbi | الْعَالَمِينَ: alemlerin | (7:67)
|أُبَلِّغُكُمْ: size duyuruyorum | رِسَالَاتِ: mesajlarını | رَبِّي: Rabbimin | وَأَنَا: ve ben | لَكُمْ: sizin için | نَاصِحٌ: bir öğütçüyüm | أَمِينٌ: güvenilir | (7:68)
|أَوَعَجِبْتُمْ: şaştınız mı? | أَنْ: | جَاءَكُمْ: size gelmesine | ذِكْرٌ: bir Zikir | مِنْ: tarafından | رَبِّكُمْ: Rabbiniz | عَلَىٰ: aracılığı ile | رَجُلٍ: bir adam | مِنْكُمْ: içinizden | لِيُنْذِرَكُمْ: sizi uyarması için | وَاذْكُرُوا: düşünün ki | إِذْ: ne zaman ki | جَعَلَكُمْ: sizi yaptı | خُلَفَاءَ: hakimler | مِنْ: | بَعْدِ: sonra | قَوْمِ: kavminden | نُوحٍ: Nuh | وَزَادَكُمْ: ve size verdi | فِي: | الْخَلْقِ: yaratılışta | بَسْطَةً: üstünlük, güç | فَاذْكُرُوا: hatırlayın ki | الَاءَ: ni'metlerini | اللَّهِ: Allah'ın | لَعَلَّكُمْ: umulur ki | تُفْلِحُونَ: başarıya erersiniz | (7:69)
|قَالُوا: dediler ki | أَجِئْتَنَا: sen bize mi geldin? | لِنَعْبُدَ: kulluk etmemiz için | اللَّهَ: Allah'a | وَحْدَهُ: tek olan | وَنَذَرَ: ve bırakalım diye | مَا: şeyleri | كَانَ: oldukları | يَعْبُدُ: tapıyor | ابَاؤُنَا: atalarımızın | فَأْتِنَا: (haydi) bize getir | بِمَا: şeyi | تَعِدُنَا: bizi tehdidettiğin | إِنْ: eğer | كُنْتَ: isen | مِنَ: -dan | الصَّادِقِينَ: doğrular- | (7:70)
|قَالَ: dedi ki | قَدْ: artık | وَقَعَ: inmiştir | عَلَيْكُمْ: size | مِنْ: -den | رَبِّكُمْ: Rabbiniz- | رِجْسٌ: bir pislik | وَغَضَبٌ: ve gazab | أَتُجَادِلُونَنِي: benimle mi tartışıyorsunuz? | فِي: hakkında | أَسْمَاءٍ: isimler | سَمَّيْتُمُوهَا: adlandırdığınız | أَنْتُمْ: sadece sizin | وَابَاؤُكُمْ: ve atalarınızın | مَا: | نَزَّلَ: indirmediği | اللَّهُ: Allah'ın | بِهَا: onlar için | مِنْ: hiçbir | سُلْطَانٍ: delil | فَانْتَظِرُوا: bekleyin öyle ise | إِنِّي: ben de | مَعَكُمْ: sizinle beraber | مِنَ: | الْمُنْتَظِرِينَ: bekleyenlerdenim | (7:71)
|فَأَنْجَيْنَاهُ: O'nu kurtardık | وَالَّذِينَ: ve olanları | مَعَهُ: O'nunla beraber | بِرَحْمَةٍ: bir rahmetle | مِنَّا: bizden | وَقَطَعْنَا: ve kestik | دَابِرَ: kökünü | الَّذِينَ: kimselerin | كَذَّبُوا: yalanlayan(ların) | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | وَمَا: ve | كَانُوا: olanların | مُؤْمِنِينَ: inanmayacak | (7:72)
|وَإِلَىٰ: ve | ثَمُودَ: Semud(kavmin)e de | أَخَاهُمْ: kardeşleri | صَالِحًا: Salih'i (gönderdik) | قَالَ: dedi ki | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | اعْبُدُوا: kulluk edin | اللَّهَ: Allah'a | مَا: yoktur | لَكُمْ: sizin | مِنْ: hiçbir | إِلَٰهٍ: tanrınız | غَيْرُهُ: O'ndan başka | قَدْ: elbette | جَاءَتْكُمْ: size geldi | بَيِّنَةٌ: açık delil | مِنْ: tarafından | رَبِّكُمْ: Rabbiniz | هَٰذِهِ: işte şu | نَاقَةُ: devesi | اللَّهِ: Allah'ın | لَكُمْ: size | ايَةً: bir mu'cizedir | فَذَرُوهَا: bırakın onu | تَأْكُلْ: yesin (içsin) | فِي: | أَرْضِ: arzından | اللَّهِ: Allah'ın | وَلَا: sakın | تَمَسُّوهَا: ona dokundurmayın | بِسُوءٍ: bir kötülük | فَيَأْخُذَكُمْ: yoksa sizi yakalar | عَذَابٌ: bir azab | أَلِيمٌ: acıklı | (7:73)
|وَاذْكُرُوا: düşünün ki | إِذْ: hani | جَعَلَكُمْ: sizi yaptı | خُلَفَاءَ: hükümdarlar | مِنْ: | بَعْدِ: sonra | عَادٍ: Ad'dan | وَبَوَّأَكُمْ: ve sizi yerleştirdi | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | تَتَّخِذُونَ: ediniyorsunuz | مِنْ: | سُهُولِهَا: O'nun düzlüklerinde | قُصُورًا: saraylar | وَتَنْحِتُونَ: ve yontup yapıyorsunuz | الْجِبَالَ: dağlarını | بُيُوتًا: evler | فَاذْكُرُوا: artık hatırlayın | الَاءَ: ni'metlerini | اللَّهِ: Allah'ın | وَلَا: | تَعْثَوْا: karışıklık çıkarmayın | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | مُفْسِدِينَ: bozgunculuk yapıp | (7:74)
|قَالَ: dediler | الْمَلَأُ: ileri gelenler | الَّذِينَ: onlar ki | اسْتَكْبَرُوا: büyüklük taslıyorlar | مِنْ: -nden | قَوْمِهِ: kavmi- | لِلَّذِينَ: kimseler | اسْتُضْعِفُوا: zayıf görülen | لِمَنْ: kimselere (karşı) | امَنَ: inanan | مِنْهُمْ: içlerinden | أَتَعْلَمُونَ: siz biliyor musunuz? | أَنَّ: gerçekten | صَالِحًا: Salih'in | مُرْسَلٌ: gönderildiğini | مِنْ: tarafından | رَبِّهِ: Rabbi | قَالُوا: dediler | إِنَّا: doğrusu biz | بِمَا: | أُرْسِلَ: gönderilene | بِهِ: onunla | مُؤْمِنُونَ: inananlarız | (7:75)
|قَالَ: dediler | الَّذِينَ: kimseler | اسْتَكْبَرُوا: büyüklük taslayan(lar) | إِنَّا: şüphesiz biz | بِالَّذِي: | امَنْتُمْ: sizin inandığınızı | بِهِ: kendisine | كَافِرُونَ: inkar edenleriz | (7:76)
|فَعَقَرُوا: derken boğazladılar | النَّاقَةَ: dişi deveyi | وَعَتَوْا: ve dışına çıktılar | عَنْ: -ndan | أَمْرِ: buyruğu- | رَبِّهِمْ: Rablerinin | وَقَالُوا: ve dediler | يَا: EY/HEY/AH | صَالِحُ: Salih | ائْتِنَا: bize getir | بِمَا: şeyi | تَعِدُنَا: bizi tehdidettiğin | إِنْ: eğer | كُنْتَ: isen | مِنَ: -den | الْمُرْسَلِينَ: elçiler- | (7:77)
|فَأَخَذَتْهُمُ: hemen onları yakaladı | الرَّجْفَةُ: o sarsıntı | فَأَصْبَحُوا: çökekaldılar | فِي: | دَارِهِمْ: yurtlarında | جَاثِمِينَ: diz üstü | (7:78)
|فَتَوَلَّىٰ: öteye döndü | عَنْهُمْ: onlardan | وَقَالَ: ve dedi | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | لَقَدْ: muhakkak | أَبْلَغْتُكُمْ: ben size duyurdum | رِسَالَةَ: mesajlarını | رَبِّي: Rabbimin | وَنَصَحْتُ: ve öğüt verdim | لَكُمْ: size | وَلَٰكِنْ: fakat | لَا: | تُحِبُّونَ: siz sevmiyorsunuz | النَّاصِحِينَ: öğüt verenleri | (7:79)
|وَلُوطًا: ve Lut'u da (gönderdik) | إِذْ: | قَالَ: dedi | لِقَوْمِهِ: kavmine | أَتَأْتُونَ: siz mi yapıyorsunuz? | الْفَاحِشَةَ: fuhşu | مَا: yapmadığı | سَبَقَكُمْ: sizden önce | بِهَا: onu | مِنْ: hiç | أَحَدٍ: kimsenin | مِنَ: | الْعَالَمِينَ: dünyalarda | (7:80)
|إِنَّكُمْ: muhakkak siz | لَتَأْتُونَ: yaklaşıyorsunuz | الرِّجَالَ: erkeklere | شَهْوَةً: şehvetle | مِنْ: | دُونِ: bırakıp | النِّسَاءِ: kadınları | بَلْ: doğrusu | أَنْتُمْ: siz | قَوْمٌ: bir kavimsiniz | مُسْرِفُونَ: haddi aşan | (7:81)
|وَمَا: | كَانَ: olmadı | جَوَابَ: cevabı | قَوْمِهِ: kavminin | إِلَّا: başka | أَنْ: | قَالُوا: demelerinden | أَخْرِجُوهُمْ: onları çıkarın | مِنْ: -den | قَرْيَتِكُمْ: kentiniz- | إِنَّهُمْ: çünkü onlar | أُنَاسٌ: insanlarmış | يَتَطَهَّرُونَ: fazla temizlenen | (7:82)
|فَأَنْجَيْنَاهُ: biz de onu kurtardık | وَأَهْلَهُ: ve ailesini | إِلَّا: yalnız | امْرَأَتَهُ: karısı | كَانَتْ: oldu | مِنَ: -dan | الْغَابِرِينَ: geride kalanlar- | (7:83)
|وَأَمْطَرْنَا: ve yağdırdık | عَلَيْهِمْ: üzerlerine | مَطَرًا: bir yağmur | فَانْظُرْ: bak | كَيْفَ: nasıl | كَانَ: oldu | عَاقِبَةُ: sonu | الْمُجْرِمِينَ: suçluların | (7:84)
|وَإِلَىٰ: ve | مَدْيَنَ: Medyen'e | أَخَاهُمْ: kardeşleri | شُعَيْبًا: Şuayb'i (gönderdik) | قَالَ: dedi | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | اعْبُدُوا: kulluk edin | اللَّهَ: Allah'a | مَا: yoktur | لَكُمْ: sizin | مِنْ: hiç | إِلَٰهٍ: tanrınız | غَيْرُهُ: O'ndan başka | قَدْ: doğrusu | جَاءَتْكُمْ: size geldi | بَيِّنَةٌ: açık bir delil | مِنْ: -den | رَبِّكُمْ: Rabbiniz- | فَأَوْفُوا: tam yapın | الْكَيْلَ: ölçüyü | وَالْمِيزَانَ: ve tartıyı | وَلَا: ve | تَبْخَسُوا: eksiltmeyin | النَّاسَ: insanların | أَشْيَاءَهُمْ: eşyalarını | وَلَا: | تُفْسِدُوا: bozgunculuk yapmayın | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | بَعْدَ: sonra | إِصْلَاحِهَا: düzeltildikten | ذَٰلِكُمْ: böylesi | خَيْرٌ: daha iyidir | لَكُمْ: sizin için | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | مُؤْمِنِينَ: inananlar | (7:85)
|وَلَا: | تَقْعُدُوا: ve oturmayın | بِكُلِّ: her | صِرَاطٍ: yola | تُوعِدُونَ: tehdit ederek | وَتَصُدُّونَ: ve engelleyerek | عَنْ: -ndan | سَبِيلِ: yolu- | اللَّهِ: Allah | مَنْ: kimseleri | امَنَ: inanan | بِهِ: onunla | وَتَبْغُونَهَا: ve onun arayarak | عِوَجًا: eğriliğini | وَاذْكُرُوا: ve düşünün | إِذْ: ne zaman ki | كُنْتُمْ: siz idiniz | قَلِيلًا: az | فَكَثَّرَكُمْ: O sizi çoğalttı | وَانْظُرُوا: ve bakın | كَيْفَ: nasıl | كَانَ: oldu | عَاقِبَةُ: sonu | الْمُفْسِدِينَ: bozguncuların | (7:86)
|وَإِنْ: ve eğer | كَانَ: ise | طَائِفَةٌ: bir kısmı | مِنْكُمْ: içinizden | امَنُوا: inanmış | بِالَّذِي: kişiye | أُرْسِلْتُ: benimle gönderilen | بِهِ: ona | وَطَائِفَةٌ: ve bir kısmı da | لَمْ: | يُؤْمِنُوا: inanmamış ise | فَاصْبِرُوا: sabredin | حَتَّىٰ: kadar | يَحْكُمَ: hükmedinceye | اللَّهُ: Allah | بَيْنَنَا: aramızda | وَهُوَ: ve O | خَيْرُ: en iyisidir | الْحَاكِمِينَ: hükmedenlerin | (7:87)
|قَالَ: dediler ki | الْمَلَأُ: ileri gelenler | الَّذِينَ: kimseler | اسْتَكْبَرُوا: büyüklük taslayan | مِنْ: -nden | قَوْمِهِ: kavmi- | لَنُخْرِجَنَّكَ: mutlaka seni çıkarırız | يَا: EY/HEY/AH | شُعَيْبُ: Şu'ayb | وَالَّذِينَ: ve kimseleri | امَنُوا: inanan(ları) | مَعَكَ: seninle beraber | مِنْ: -den | قَرْيَتِنَا: kentimiz- | أَوْ: ya da | لَتَعُودُنَّ: dönersiniz | فِي: | مِلَّتِنَا: dinimize | قَالَ: dedi ki | أَوَلَوْ: bile mi? | كُنَّا: biz | كَارِهِينَ: istemezsek | (7:88)
|قَدِ: muhakkak | افْتَرَيْنَا: atmış oluruz | عَلَى: üzerine | اللَّهِ: Allah'ın | كَذِبًا: yalan | إِنْ: eğer | عُدْنَا: tekrar ona dönersek | فِي: | مِلَّتِكُمْ: sizin dininize | بَعْدَ: sonra | إِذْ: ne zaman ki | نَجَّانَا: bizi kurtardı | اللَّهُ: Allah | مِنْهَا: ondan | وَمَا: değildir | يَكُونُ: mümkün | لَنَا: bizim için | أَنْ: | نَعُودَ: dönmemiz | فِيهَا: ona | إِلَّا: dışında | أَنْ: | يَشَاءَ: dilemesi | اللَّهُ: Allah | رَبُّنَا: Rabbimiz | وَسِعَ: kuşatmıştır | رَبُّنَا: Rabbimiz | كُلَّ: her | شَيْءٍ: şeyi | عِلْمًا: bilgice | عَلَى: | اللَّهِ: Allah'a | تَوَكَّلْنَا: dayanmışız | رَبَّنَا: Rabbimiz | افْتَحْ: aç(ığa çıkar) | بَيْنَنَا: aramızı | وَبَيْنَ: ve arasını | قَوْمِنَا: kavmimizin | بِالْحَقِّ: gerçekle | وَأَنْتَ: muhakkak ki sen | خَيْرُ: en iyisisin | الْفَاتِحِينَ: aç(ığa çıkar)anlanın | (7:89)
|وَقَالَ: ve dediler ki | الْمَلَأُ: ileri gelenler | الَّذِينَ: kimseler | كَفَرُوا: inkar eden | مِنْ: -nden | قَوْمِهِ: kavmi- | لَئِنِ: eğer | اتَّبَعْتُمْ: uyarsanız | شُعَيْبًا: Şu'ayb'e | إِنَّكُمْ: muhakkak siz | إِذًا: | لَخَاسِرُونَ: ziyana uğrarsınız | (7:90)
|فَأَخَذَتْهُمُ: derken onları yakalayıverdi | الرَّجْفَةُ: o müthiş sarsıntı | فَأَصْبَحُوا: çökekaldılar | فِي: | دَارِهِمْ: yurtlarında | جَاثِمِينَ: diz üstü | (7:91)
|الَّذِينَ: kimseler | كَذَّبُوا: yalanlayan | شُعَيْبًا: Şu'ayb'i | كَأَنْ: sanki gibi oldular | لَمْ: | يَغْنَوْا: hiç oturmamış | فِيهَا: orada | الَّذِينَ: kimseler | كَذَّبُوا: yalanlayan | شُعَيْبًا: Şu'ayb'i | كَانُوا: oldular | هُمُ: onlar | الْخَاسِرِينَ: ziyana uğrayanlar | (7:92)
|فَتَوَلَّىٰ: öteye döndü | عَنْهُمْ: onlardan | وَقَالَ: ve dedi | يَا: EY/HEY/AH | قَوْمِ: kavmim | لَقَدْ: andolsun | أَبْلَغْتُكُمْ: ben size duyurdum | رِسَالَاتِ: mesajlarını | رَبِّي: Rabbimin | وَنَصَحْتُ: ve öğüt verdim | لَكُمْ: size | فَكَيْفَ: artık nasıl | اسَىٰ: acırım | عَلَىٰ: | قَوْمٍ: bir kavme | كَافِرِينَ: kafir | (7:93)
|وَمَا: ve | أَرْسَلْنَا: göndermedik | فِي: | قَرْيَةٍ: bir ülkeye | مِنْ: hiçbir | نَبِيٍّ: peygamber | إِلَّا: | أَخَذْنَا: sık(ma)dığımız | أَهْلَهَا: halkını | بِالْبَأْسَاءِ: yoksulluk | وَالضَّرَّاءِ: ve darlıkla | لَعَلَّهُمْ: diye | يَضَّرَّعُونَ: yalvarıp yakarsınlar | (7:94)
|ثُمَّ: sonra | بَدَّلْنَا: değiştirip getirdik | مَكَانَ: yerine | السَّيِّئَةِ: kötülüğü | الْحَسَنَةَ: iyilik | حَتَّىٰ: ta ki | عَفَوْا: çoğaldılar | وَقَالُوا: ve dediler | قَدْ: muhakkak | مَسَّ: dokunmuştu | ابَاءَنَا: atalarımıza | الضَّرَّاءُ: darlık | وَالسَّرَّاءُ: ve sevinç | فَأَخَذْنَاهُمْ: biz de onları yakaladık | بَغْتَةً: ansızın | وَهُمْ: ve onlar | لَا: değillerdi | يَشْعُرُونَ: farkında | (7:95)
|وَلَوْ: ve şayet | أَنَّ: elbette | أَهْلَ: halkı | الْقُرَىٰ: (O) ülkelerin | امَنُوا: inansalardı | وَاتَّقَوْا: ve korunsalardı | لَفَتَحْنَا: açardık | عَلَيْهِمْ: üzerlerine | بَرَكَاتٍ: bolluklar | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | وَالْأَرْضِ: ve yer(den) | وَلَٰكِنْ: fakat | كَذَّبُوا: yalanladılar | فَأَخَذْنَاهُمْ: biz de onları yakaladık | بِمَا: şeylerle | كَانُوا: oldukları | يَكْسِبُونَ: kazanıyor | (7:96)
|أَفَأَمِنَ: emin midirler? | أَهْلُ: halkı | الْقُرَىٰ: (o) ülkelerin | أَنْ: | يَأْتِيَهُمْ: kendilerine gelmeyeceğinden | بَأْسُنَا: azabımızın | بَيَاتًا: geceleyin | وَهُمْ: ve onlar | نَائِمُونَ: uyurlarken | (7:97)
|أَوَأَمِنَ: Ya da emin midirler? | أَهْلُ: halkı | الْقُرَىٰ: (o) ülkelerin | أَنْ: | يَأْتِيَهُمْ: onlara gelmeyeceğinden | بَأْسُنَا: azabımızın | ضُحًى: kuşluk vakti | وَهُمْ: ve onlar | يَلْعَبُونَ: eğlenirlerken | (7:98)
|أَفَأَمِنُوا: emin mi oldular? | مَكْرَ: tuzağından | اللَّهِ: Allah'ın | فَلَا: olamaz | يَأْمَنُ: emin | مَكْرَ: tuzağından | اللَّهِ: Allah'ın | إِلَّا: başkası | الْقَوْمُ: topluluktan | الْخَاسِرُونَ: ziyana uğrayan | (7:99)
|أَوَلَمْ: | يَهْدِ: yola getirmedi mi? | لِلَّذِينَ: kimseleri | يَرِثُونَ: varis olanları | الْأَرْضَ: şu toprağa | مِنْ: | بَعْدِ: sonra | أَهْلِهَا: sahiplerinden | أَنْ: | لَوْ: eğer | نَشَاءُ: biz dilesek | أَصَبْنَاهُمْ: kendilerini de cezalandırırız | بِذُنُوبِهِمْ: günahlarıyle | وَنَطْبَعُ: ve mühürleriz | عَلَىٰ: üzerini | قُلُوبِهِمْ: kalblerinin | فَهُمْ: artık onlar | لَا: | يَسْمَعُونَ: hiç işitmezler | (7:100)
|تِلْكَ: işte o | الْقُرَىٰ: ülkeler | نَقُصُّ: anlatıyoruz | عَلَيْكَ: sana | مِنْ: -nden | أَنْبَائِهَا: onların haberleri- | وَلَقَدْ: ve andolsun | جَاءَتْهُمْ: onlara getirmişlerdi | رُسُلُهُمْ: elçileri | بِالْبَيِّنَاتِ: açık deliller | فَمَا: fakat hayır | كَانُوا: onlar | لِيُؤْمِنُوا: inanmadılar | بِمَا: ötürü | كَذَّبُوا: yalanladıklarından | مِنْ: | قَبْلُ: önceden | كَذَٰلِكَ: işte böyle | يَطْبَعُ: mühürler | اللَّهُ: Allah | عَلَىٰ: üzerini | قُلُوبِ: kalbleri | الْكَافِرِينَ: kafirlerin | (7:101)
|وَمَا: ve | وَجَدْنَا: bulmadık | لِأَكْثَرِهِمْ: onların çoklarında | مِنْ: hiç | عَهْدٍ: sözünde durma | وَإِنْ: ve fakat | وَجَدْنَا: bulduk | أَكْثَرَهُمْ: onların çoklarını | لَفَاسِقِينَ: yoldan çıkmış | (7:102)
|ثُمَّ: sonra | بَعَثْنَا: gönderdik | مِنْ: | بَعْدِهِمْ: ardlarından | مُوسَىٰ: Musa'yı | بِايَاتِنَا: ayetlerimizle | إِلَىٰ: | فِرْعَوْنَ: Fir'avn'a | وَمَلَئِهِ: ve onun ileri gelenlerine | فَظَلَمُوا: haksızlık ettiler | بِهَا: (ayetlerimize) | فَانْظُرْ: fakat bak | كَيْفَ: nasıl | كَانَ: oldu | عَاقِبَةُ: sonu | الْمُفْسِدِينَ: bozguncuların | (7:103)
|وَقَالَ: dedi ki | مُوسَىٰ: Musa | يَا: EY/HEY/AH | فِرْعَوْنُ: Fir'avn | إِنِّي: muhakkak ben | رَسُولٌ: bir elçiyim | مِنْ: tarafından | رَبِّ: Rabbi | الْعَالَمِينَ: alemlerin | (7:104)
|حَقِيقٌ: borçtur | عَلَىٰ: benim üzerime | أَنْ: ki | لَا: asla | أَقُولَ: söylememem | عَلَى: karşı | اللَّهِ: Allah'a | إِلَّا: başkasını | الْحَقَّ: gerçekten | قَدْ: andolsun | جِئْتُكُمْ: size getirdim | بِبَيِّنَةٍ: açık bir delil | مِنْ: -den | رَبِّكُمْ: Rabbiniz- | فَأَرْسِلْ: artık gönder | مَعِيَ: benimle | بَنِي: oğullarını | إِسْرَائِيلَ: İsrail | (7:105)
|قَالَ: (Fir'avn) dedi | إِنْ: eğer | كُنْتَ: isen | جِئْتَ: getirmiş | بِايَةٍ: bir ayet | فَأْتِ: getir bakalım | بِهَا: onu | إِنْ: şayet | كُنْتَ: isen | مِنَ: -den | الصَّادِقِينَ: doğru söyleyenler- | (7:106)
|فَأَلْقَىٰ: bunun üzerine attı | عَصَاهُ: asasını | فَإِذَا: birden | هِيَ: o | ثُعْبَانٌ: bir ejderha (oluverdi) | مُبِينٌ: açıkça | (7:107)
|وَنَزَعَ: ve (böğründen) çıkardı | يَدَهُ: elini | فَإِذَا: birden | هِيَ: o | بَيْضَاءُ: bembeyaz parlayıverdi | لِلنَّاظِرِينَ: bakanlar için | (7:108)
|قَالَ: dedi(ler) ki | الْمَلَأُ: ileri gelenler | مِنْ: -nden | قَوْمِ: kavmi- | فِرْعَوْنَ: Fir'avn | إِنَّ: muhakkak | هَٰذَا: bu | لَسَاحِرٌ: bir büyücüdür | عَلِيمٌ: çok bilgili | (7:109)
|يُرِيدُ: istiyor | أَنْ: | يُخْرِجَكُمْ: sizi çıkarmak | مِنْ: -dan | أَرْضِكُمْ: yurdunuz- | فَمَاذَا: ne? | تَأْمُرُونَ: buyurursunuz | (7:110)
|قَالُوا: dediler | أَرْجِهْ: onu beklet | وَأَخَاهُ: ve kardeşini de | وَأَرْسِلْ: ve gönder | فِي: | الْمَدَائِنِ: şehirlere | حَاشِرِينَ: toplayıcılar (olarak) | (7:111)
|يَأْتُوكَ: sana getirsinler | بِكُلِّ: bütün | سَاحِرٍ: büyücüleri | عَلِيمٍ: bilgili | (7:112)
|وَجَاءَ: ve geldi | السَّحَرَةُ: büyücüler | فِرْعَوْنَ: Fir'avn'a | قَالُوا: dediler | إِنَّ: elbette | لَنَا: bize | لَأَجْرًا: bir mükafat var (değil mi?) | إِنْ: eğer | كُنَّا: olursak | نَحْنُ: biz | الْغَالِبِينَ: üstün gelen | (7:113)
|قَالَ: dedi | نَعَمْ: evet | وَإِنَّكُمْ: hem de siz | لَمِنَ: olanlardansınız | الْمُقَرَّبِينَ: yakınlar(ım) | (7:114)
|قَالُوا: dediler ki | يَا: EY/HEY/AH | مُوسَىٰ: Musa | إِمَّا: önce mi? | أَنْ: | تُلْقِيَ: sen atacaksın | وَإِمَّا: yoksa | أَنْ: | نَكُونَ: olalım | نَحْنُ: biz (mi) | الْمُلْقِينَ: (önce) atanlar | (7:115)
|قَالَ: dedi | أَلْقُوا: siz atın | فَلَمَّا: ne zaman ki | أَلْقَوْا: atınca | سَحَرُوا: büyülediler | أَعْيُنَ: gözlerini | النَّاسِ: insanların | وَاسْتَرْهَبُوهُمْ: ve onları ürküttüler | وَجَاءُوا: ve getirdiler | بِسِحْرٍ: bir büyü | عَظِيمٍ: büyük | (7:116)
|وَأَوْحَيْنَا: ve biz de vahyettik | إِلَىٰ: | مُوسَىٰ: Musa'ya | أَنْ: diye | أَلْقِ: at | عَصَاكَ: Asanı | فَإِذَا: (bir de baktılar ki) | هِيَ: o | تَلْقَفُ: yakalayıp yutuyor | مَا: şeyleri | يَأْفِكُونَ: onların uydurdukları | (7:117)
|فَوَقَعَ: ortaya çıktı | الْحَقُّ: gerçek | وَبَطَلَ: ve batıl oldu | مَا: şeyler | كَانُوا: oldukları | يَعْمَلُونَ: yapıyor(lar) | (7:118)
|فَغُلِبُوا: yenildiler | هُنَالِكَ: orada | وَانْقَلَبُوا: ve düştüler | صَاغِرِينَ: küçük | (7:119)
|وَأُلْقِيَ: ve kapandılar | السَّحَرَةُ: büyücüler | سَاجِدِينَ: secdeye | (7:120)
|قَالُوا: dediler | امَنَّا: inandık | بِرَبِّ: Rabbine | الْعَالَمِينَ: alemlerin | (7:121)
|رَبِّ: Rabbine | مُوسَىٰ: Musa'nın | وَهَارُونَ: ve Harun'un | (7:122)
|قَالَ: dedi | فِرْعَوْنُ: Fir'avn | امَنْتُمْ: inandınız mı? | بِهِ: ona | قَبْلَ: önce | أَنْ: | اذَنَ: ben izin vermeden | لَكُمْ: size | إِنَّ: muhakkak ki | هَٰذَا: bu | لَمَكْرٌ: bir tuzaktır | مَكَرْتُمُوهُ: kurduğunuz | فِي: | الْمَدِينَةِ: şehirde | لِتُخْرِجُوا: çıkarmak için | مِنْهَا: oradan | أَهْلَهَا: halkını | فَسَوْفَ: ama yakında | تَعْلَمُونَ: bileceksiniz | (7:123)
|لَأُقَطِّعَنَّ: elbette keseceğim | أَيْدِيَكُمْ: ellerinizi | وَأَرْجُلَكُمْ: ve ayaklarınızı | مِنْ: | خِلَافٍ: çaprazlama | ثُمَّ: sonra | لَأُصَلِّبَنَّكُمْ: asacağım | أَجْمَعِينَ: hepinizi | (7:124)
|قَالُوا: dediler ki | إِنَّا: biz zaten | إِلَىٰ: | رَبِّنَا: Rabbimize | مُنْقَلِبُونَ: döneceğiz | (7:125)
|وَمَا: ve | تَنْقِمُ: öc almıyorsun | مِنَّا: bizden | إِلَّا: dışında | أَنْ: | امَنَّا: inanmamız | بِايَاتِ: ayetlerine | رَبِّنَا: Rabbimizin | لَمَّا: zaman | جَاءَتْنَا: bize geldiği | رَبَّنَا: Rabbimiz | أَفْرِغْ: boşalt | عَلَيْنَا: üzerimize | صَبْرًا: sabır | وَتَوَفَّنَا: ve bizi öldür | مُسْلِمِينَ: müslümanlar olarak | (7:126)
|وَقَالَ: dedi ki | الْمَلَأُ: ileri gelen bir topluluk | مِنْ: -nden | قَوْمِ: kavmi- | فِرْعَوْنَ: Fir'avn | أَتَذَرُ: bırakacak mısın? | مُوسَىٰ: Musa'yı | وَقَوْمَهُ: ve kavmini | لِيُفْسِدُوا: bozgunculuk yapsınlar diye | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | وَيَذَرَكَ: ve seni terk edip | وَالِهَتَكَ: ve tanrılarını | قَالَ: dedi | سَنُقَتِّلُ: biz öldüreceğiz | أَبْنَاءَهُمْ: onların oğullarını | وَنَسْتَحْيِي: ve sağ bırakacağız | نِسَاءَهُمْ: kadınlarını | وَإِنَّا: ve biz daima | فَوْقَهُمْ: onların üstünde | قَاهِرُونَ: eziciler olacağız | (7:127)
|قَالَ: dedi | مُوسَىٰ: Musa | لِقَوْمِهِ: kavmine | اسْتَعِينُوا: yardım isteyin | بِاللَّهِ: Allah'tan | وَاصْبِرُوا: ve sabredin | إِنَّ: şüphesiz | الْأَرْضَ: yeryüzü | لِلَّهِ: Allah'ındır | يُورِثُهَا: onu verir | مَنْ: kimseye | يَشَاءُ: dilediği | مِنْ: -ndan | عِبَادِهِ: kulları- | وَالْعَاقِبَةُ: ve sonuç | لِلْمُتَّقِينَ: korunanlarındır | (7:128)
|قَالُوا: dediler | أُوذِينَا: bize işkence edildi | مِنْ: -den | قَبْلِ: önce- | أَنْ: | تَأْتِيَنَا: sen bize gelmezden | وَمِنْ: ve | بَعْدِ: sonradan | مَا: | جِئْتَنَا: sen bize geldikten | قَالَ: dedi | عَسَىٰ: umulur ki | رَبُّكُمْ: Rabbiniz | أَنْ: | يُهْلِكَ: yok eder | عَدُوَّكُمْ: düşmanınızı | وَيَسْتَخْلِفَكُمْ: ve sizi hakim kılar | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzüne | فَيَنْظُرَ: böylece bakar | كَيْفَ: nasıl | تَعْمَلُونَ: hareket edeceğinize | (7:129)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | أَخَذْنَا: biz tuttuk | الَ: ailesini | فِرْعَوْنَ: Fir'avn | بِالسِّنِينَ: yıllarca | وَنَقْصٍ: ve darlığıyla | مِنَ: | الثَّمَرَاتِ: ürünlerin | لَعَلَّهُمْ: belki (diye) | يَذَّكَّرُونَ: öğüt alırlar | (7:130)
|فَإِذَا: zaman | جَاءَتْهُمُ: onlara geldiği | الْحَسَنَةُ: bir iyilik | قَالُوا: derler | لَنَا: bizimdir | هَٰذِهِ: bu | وَإِنْ: eğer | تُصِبْهُمْ: kendilerine ulaşırsa | سَيِّئَةٌ: bir kötülük | يَطَّيَّرُوا: uğursuz sayarlardı | بِمُوسَىٰ: Musa | وَمَنْ: kimseleri | مَعَهُ: ve beraberindeki | أَلَا: iyi bilinki | إِنَّمَا: ancak | طَائِرُهُمْ: onların uğursuzluğu | عِنْدَ: katındadır | اللَّهِ: Allah | وَلَٰكِنَّ: fakat | أَكْثَرَهُمْ: çokları | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmezler | (7:131)
|وَقَالُوا: ve dediler ki | مَهْمَا: ne kadar | تَأْتِنَا: getirsen de bize | بِهِ: | مِنْ: bir | ايَةٍ: mu'cize | لِتَسْحَرَنَا: bizi büyülemek için | بِهَا: onunla | فَمَا: değiliz | نَحْنُ: biz | لَكَ: sana | بِمُؤْمِنِينَ: inanacak | (7:132)
|فَأَرْسَلْنَا: biz de gönderdik | عَلَيْهِمُ: onların üzerine | الطُّوفَانَ: tufan | وَالْجَرَادَ: ve çekirge | وَالْقُمَّلَ: ve kımıl (haşerat) | وَالضَّفَادِعَ: ve kurbağalar | وَالدَّمَ: ve Kan | ايَاتٍ: mu'cizeler olarak | مُفَصَّلَاتٍ: ayrı ayrı | فَاسْتَكْبَرُوا: ama yine büyüklük tasladılar | وَكَانُوا: ve oldular | قَوْمًا: bir topluluk | مُجْرِمِينَ: suçlu | (7:133)
|وَلَمَّا: ne zaman ki | وَقَعَ: çökünce | عَلَيْهِمُ: üzerlerine | الرِّجْزُ: azab | قَالُوا: dediler | يَا: EY/HEY/AH | مُوسَىٰ: Musa | ادْعُ: du'a et | لَنَا: bizim için | رَبَّكَ: Rabbine | بِمَا: üzerine | عَهِدَ: verdiği söz | عِنْدَكَ: sana | لَئِنْ: eğer | كَشَفْتَ: kaldırırsan | عَنَّا: bizden | الرِّجْزَ: azabı | لَنُؤْمِنَنَّ: muhakkak inanacağız | لَكَ: sana | وَلَنُرْسِلَنَّ: ve mutlaka göndereceğiz | مَعَكَ: seninle beraber | بَنِي: oğullarını | إِسْرَائِيلَ: İsrail | (7:134)
|فَلَمَّا: ne zaman | كَشَفْنَا: biz kaldırsak | عَنْهُمُ: onlardan | الرِّجْزَ: azabı | إِلَىٰ: kadar | أَجَلٍ: bir süreye | هُمْ: onlar | بَالِغُوهُ: geçirecekleri | إِذَا: hemen | هُمْ: onlar | يَنْكُثُونَ: yeminlerini bozarlar | (7:135)
|فَانْتَقَمْنَا: biz de öc aldık | مِنْهُمْ: onlardan | فَأَغْرَقْنَاهُمْ: onları boğduk | فِي: | الْيَمِّ: yemm(su)da | بِأَنَّهُمْ: çünkü onlar | كَذَّبُوا: yalanlamışlardı | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | وَكَانُوا: ve olmuşlardı | عَنْهَا: onları | غَافِلِينَ: umursamaz | (7:136)
|وَأَوْرَثْنَا: ve mirasçı kıldık | الْقَوْمَ: milleti | الَّذِينَ: | كَانُوا: olan | يُسْتَضْعَفُونَ: hor görülüp ezilmekte | مَشَارِقَ: doğularına | الْأَرْضِ: yerin | وَمَغَارِبَهَا: ve batılarına | الَّتِي: öyle ki | بَارَكْنَا: bereketlendirdik | فِيهَا: içini | وَتَمَّتْ: ve tam yerine geldi | كَلِمَتُ: (verdiği) sözü | رَبِّكَ: Rabbinin | الْحُسْنَىٰ: güzel | عَلَىٰ: üzerine | بَنِي: oğulları | إِسْرَائِيلَ: İsrail | بِمَا: yüzünden | صَبَرُوا: sabretmeleri | وَدَمَّرْنَا: ve yıktık | مَا: şeyleri | كَانَ: | يَصْنَعُ: yapageldiği | فِرْعَوْنُ: Fir'avn'ın | وَقَوْمُهُ: ve kavminin | وَمَا: ve | كَانُوا: oldukları | يَعْرِشُونَ: yükselttiyor (sarayları) | (7:137)
|وَجَاوَزْنَا: ve geçirdik | بِبَنِي: oğullarını | إِسْرَائِيلَ: İsrail | الْبَحْرَ: denizden | فَأَتَوْا: rastladılar | عَلَىٰ: üzerine | قَوْمٍ: bir kavim | يَعْكُفُونَ: tapan | عَلَىٰ: | أَصْنَامٍ: putlara | لَهُمْ: kendilerine | قَالُوا: dediler | يَا: EY/HEY/AH | مُوسَىٰ: Musa | اجْعَلْ: yap | لَنَا: bize de | إِلَٰهًا: bir tanrı | كَمَا: gibi | لَهُمْ: bunların | الِهَةٌ: tanrıları | قَالَ: dedi | إِنَّكُمْ: siz gerçekten | قَوْمٌ: bir toplumsunuz | تَجْهَلُونَ: cahil | (7:138)
|إِنَّ: şüphesiz | هَٰؤُلَاءِ: şunların | مُتَبَّرٌ: yıkılmıştır | مَا: bulundukları (din) | هُمْ: onların | فِيهِ: içinde | وَبَاطِلٌ: ve boşa çıkmıştır | مَا: şeyler | كَانُوا: oldukları | يَعْمَلُونَ: yapıyor(lar) | (7:139)
|قَالَ: dedi | أَغَيْرَ: başka mı? | اللَّهِ: Allah'tan | أَبْغِيكُمْ: size arayayım | إِلَٰهًا: bir tanrı | وَهُوَ: ve O | فَضَّلَكُمْ: sizi üstün yapmış iken | عَلَى: üzerine | الْعَالَمِينَ: alemler | (7:140)
|وَإِذْ: ve hani | أَنْجَيْنَاكُمْ: biz sizi kurtarmıştık | مِنْ: -nden | الِ: ailesi- | فِرْعَوْنَ: Fir'avn | يَسُومُونَكُمْ: onlar size yapıyorlardı | سُوءَ: en kötüsünü | الْعَذَابِ: azabın | يُقَتِّلُونَ: öldürüyorlardı | أَبْنَاءَكُمْ: oğullarınızı | وَيَسْتَحْيُونَ: ve sağ bırakıyorlardı | نِسَاءَكُمْ: kadınlarınızı | وَفِي: ve vardı | ذَٰلِكُمْ: bunda size | بَلَاءٌ: bir imtihan | مِنْ: tarafından | رَبِّكُمْ: Rabbiniz | عَظِيمٌ: büyük bir | (7:141)
|وَوَاعَدْنَا: ve sözleştik | مُوسَىٰ: Musa ile | ثَلَاثِينَ: otuz | لَيْلَةً: gece | وَأَتْمَمْنَاهَا: ve buna kattık | بِعَشْرٍ: on (gece daha) | فَتَمَّ: böylece tamamlandı | مِيقَاتُ: tayin ettiği vakit | رَبِّهِ: Rabbinin | أَرْبَعِينَ: kırk | لَيْلَةً: geceye | وَقَالَ: dedi ki | مُوسَىٰ: Musa | لِأَخِيهِ: kardeşi | هَارُونَ: Harun'a | اخْلُفْنِي: benim yerime geç | فِي: içinde | قَوْمِي: kavmim | وَأَصْلِحْ: ve ıslah et | وَلَا: ve | تَتَّبِعْ: uyma | سَبِيلَ: yoluna | الْمُفْسِدِينَ: bozguncuların | (7:142)
|وَلَمَّا: ne zaman ki | جَاءَ: gelip de | مُوسَىٰ: Musa | لِمِيقَاتِنَا: tayin ettiğimiz vakitte | وَكَلَّمَهُ: ve ona konuşunca | رَبُّهُ: Rabbi | قَالَ: dedi | رَبِّ: Rabbim | أَرِنِي: bana görün | أَنْظُرْ: bakayım | إِلَيْكَ: sana | قَالَ: dedi ki | لَنْ: | تَرَانِي: sen beni göremezsin | وَلَٰكِنِ: fakat | انْظُرْ: bak | إِلَى: | الْجَبَلِ: dağa | فَإِنِ: eğer | اسْتَقَرَّ: durursa | مَكَانَهُ: yerinde | فَسَوْفَ: o zaman | تَرَانِي: sen de beni göreceksin | فَلَمَّا: ne zaman ki | تَجَلَّىٰ: görününce | رَبُّهُ: Rabbi | لِلْجَبَلِ: dağa | جَعَلَهُ: onu etti | دَكًّا: darmadağın | وَخَرَّ: ve bayılarak | مُوسَىٰ: Musa | صَعِقًا: düştü | فَلَمَّا: ne zaman ki | أَفَاقَ: ayılınca | قَالَ: dedi | سُبْحَانَكَ: Sen yücesin | تُبْتُ: tevbe ettim | إِلَيْكَ: sana | وَأَنَا: ve ben | أَوَّلُ: ilkiyim | الْمُؤْمِنِينَ: inananların | (7:143)
|قَالَ: dedi ki | يَا: EY/HEY/AH | مُوسَىٰ: Musa | إِنِّي: şüphesiz ben | اصْطَفَيْتُكَ: seni seçtim | عَلَى: üzeine | النَّاسِ: insanlar | بِرِسَالَاتِي: mesajlarımla | وَبِكَلَامِي: ve konuşmamla | فَخُذْ: al | مَا: şeyi | اتَيْتُكَ: sana verdiğim | وَكُنْ: ve ol | مِنَ: -den | الشَّاكِرِينَ: şükredenler- | (7:144)
|وَكَتَبْنَا: ve yazdık | لَهُ: O'nun (Musa) için | فِي: | الْأَلْوَاحِ: levhalara | مِنْ: ne varsa | كُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyi | مَوْعِظَةً: öğüte dair | وَتَفْصِيلًا: ve açıklamasına dair | لِكُلِّ: her | شَيْءٍ: şeyin | فَخُذْهَا: bunları tut | بِقُوَّةٍ: kuvvetle | وَأْمُرْ: ve emret | قَوْمَكَ: kavmine | يَأْخُذُوا: tutsunlar | بِأَحْسَنِهَا: bunların en güzelini | سَأُرِيكُمْ: size göstereceğim | دَارَ: yurdunu | الْفَاسِقِينَ: yoldan çıkmışların | (7:145)
|سَأَصْرِفُ: uzaklaştıracağım | عَنْ: -den | ايَاتِيَ: ayetlerim- | الَّذِينَ: kimseleri | يَتَكَبَّرُونَ: büyüklenenleri | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | بِغَيْرِ: olmaksızın | الْحَقِّ: hak | وَإِنْ: ve eğer | يَرَوْا: onlar görseler | كُلَّ: her | ايَةٍ: ayeti | لَا: | يُؤْمِنُوا: yine inanmazlar | بِهَا: ona | وَإِنْ: ve eğer | يَرَوْا: görseler | سَبِيلَ: yolu | الرُّشْدِ: doğru | لَا: | يَتَّخِذُوهُ: onu edinmezler | سَبِيلًا: yol | وَإِنْ: ama eğer | يَرَوْا: görseler | سَبِيلَ: yolunu | الْغَيِّ: azgınlık | يَتَّخِذُوهُ: onu edinirler | سَبِيلًا: yol | ذَٰلِكَ: öyle | بِأَنَّهُمْ: çünkü onlar | كَذَّبُوا: yalanladılar | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | وَكَانُوا: ve oldular | عَنْهَا: onları | غَافِلِينَ: umursamaz | (7:146)
|وَالَّذِينَ: ve kimselerin | كَذَّبُوا: yalanlayanların | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | وَلِقَاءِ: ve kavuşmayı | الْاخِرَةِ: ahirete | حَبِطَتْ: boşa çıkmıştır | أَعْمَالُهُمْ: eylemleri | هَلْ: | يُجْزَوْنَ: onlar ceza mı görüyorlar? | إِلَّا: dışında | مَا: şeyler ile | كَانُوا: oldukları | يَعْمَلُونَ: yapıyor | (7:147)
|وَاتَّخَذَ: ve benimsediler | قَوْمُ: kavmi | مُوسَىٰ: Musa'nın | مِنْ: | بَعْدِهِ: kendisinden sonra | مِنْ: | حُلِيِّهِمْ: zinetlerinden yapılmış | عِجْلًا: bir buzağı | جَسَدًا: heykelini | لَهُ: vardı onun | خُوَارٌ: böğürmesi | أَلَمْ: | يَرَوْا: görmediler mi ki | أَنَّهُ: o | لَا: | يُكَلِّمُهُمْ: ne kendilerine söz söylüyor | وَلَا: | يَهْدِيهِمْ: ne de onlara gösteriyor | سَبِيلًا: bir yol | اتَّخَذُوهُ: onu benimsediler | وَكَانُوا: ve oldular | ظَالِمِينَ: zalimler(den) | (7:148)
|وَلَمَّا: ne zaman ki | سُقِطَ: düşürüldü | فِي: arasına | أَيْدِيهِمْ: (başları) ellerinin | وَرَأَوْا: ve gör(üp anla)dılar | أَنَّهُمْ: kendilerinin | قَدْ: gerçekten | ضَلُّوا: sapmış olduklarını | قَالُوا: dediler ki | لَئِنْ: eğer | لَمْ: | يَرْحَمْنَا: bize acımazsa | رَبُّنَا: Rabbimiz | وَيَغْفِرْ: ve bağışlamazsa | لَنَا: bizi | لَنَكُونَنَّ: elbette oluruz | مِنَ: -dan | الْخَاسِرِينَ: ziyana uğrayanlar- | (7:149)
|وَلَمَّا: zaman | رَجَعَ: döndü(ğü) | مُوسَىٰ: Musa | إِلَىٰ: | قَوْمِهِ: kavmine | غَضْبَانَ: kızgın | أَسِفًا: ve üzgün bir halde | قَالَ: dedi | بِئْسَمَا: ne kötü işler yaptınız? | خَلَفْتُمُونِي: arkamdan | مِنْ: | بَعْدِي: benden sonra | أَعَجِلْتُمْ: acele mi ettiniz? | أَمْرَ: emrini (beklemeyip) | رَبِّكُمْ: Rabbinizin | وَأَلْقَى: ve yere attı | الْأَلْوَاحَ: levhaları | وَأَخَذَ: ve tuttu | بِرَأْسِ: başını | أَخِيهِ: kardeşinin | يَجُرُّهُ: çekmeye başladı | إِلَيْهِ: kendine doğru | قَالَ: (Kardeşi) dedi | ابْنَ: oğlu | أُمَّ: anamın | إِنَّ: gerçekten | الْقَوْمَ: bu insanlar | اسْتَضْعَفُونِي: beni hırpaladılar | وَكَادُوا: ve az daha | يَقْتُلُونَنِي: beni öldürüyorlardı | فَلَا: | تُشْمِتْ: güldürme | بِيَ: üstüme | الْأَعْدَاءَ: düşmanları | وَلَا: asla | تَجْعَلْنِي: beni tutma | مَعَ: beraber | الْقَوْمِ: bu kavimle | الظَّالِمِينَ: zalim | (7:150)
|قَالَ: (Musa) dedi | رَبِّ: Rabbim | اغْفِرْ: bağışla | لِي: beni | وَلِأَخِي: ve kardeşimi | وَأَدْخِلْنَا: ve bizi sok | فِي: içine | رَحْمَتِكَ: rahmetinin | وَأَنْتَ: ve sensin | أَرْحَمُ: en merhametlisi | الرَّاحِمِينَ: merhametlilerin | (7:151)
|إِنَّ: muhakkak | الَّذِينَ: kimselere | اتَّخَذُوا: (tanrı diye) benimseyenlere | الْعِجْلَ: buzağıyı | سَيَنَالُهُمْ: erişecektir | غَضَبٌ: bir öfke | مِنْ: -nden | رَبِّهِمْ: Rableri- | وَذِلَّةٌ: ve bir alçaklık | فِي: | الْحَيَاةِ: hayatında | الدُّنْيَا: dünya | وَكَذَٰلِكَ: işte biz böyle | نَجْزِي: cezalandırırız | الْمُفْتَرِينَ: iftiracıları | (7:152)
|وَالَّذِينَ: onlar ki | عَمِلُوا: yaptıktan | السَّيِّئَاتِ: kötülükler | ثُمَّ: sonra | تَابُوا: tevbe ettiler | مِنْ: | بَعْدِهَا: ardından | وَامَنُوا: ve iman ettiler | إِنَّ: muhakkak ki | رَبَّكَ: Rabbin | مِنْ: | بَعْدِهَا: ondan sonra | لَغَفُورٌ: elbette bağışlayandır | رَحِيمٌ: esirgeyendir | (7:153)
|وَلَمَّا: ve ne zaman ki | سَكَتَ: dinince | عَنْ: | مُوسَى: Musa'nın | الْغَضَبُ: öfkesi | أَخَذَ: aldı | الْأَلْوَاحَ: levhaları | وَفِي: ve vardı | نُسْخَتِهَا: onlardaki yazıda | هُدًى: yol gösterme | وَرَحْمَةٌ: ve rahmet | لِلَّذِينَ: için | هُمْ: onlar | لِرَبِّهِمْ: Rablerinden | يَرْهَبُونَ: korkanlar | (7:154)
|وَاخْتَارَ: ve seçti | مُوسَىٰ: Musa | قَوْمَهُ: kavminden | سَبْعِينَ: yetmiş | رَجُلًا: adam | لِمِيقَاتِنَا: bizimle buluşma vakti için | فَلَمَّا: ne zaman ki | أَخَذَتْهُمُ: onları yakalayınca | الرَّجْفَةُ: sarsıntı | قَالَ: (Musa) dedi ki | رَبِّ: Rabbim | لَوْ: şayet | شِئْتَ: dileseydin | أَهْلَكْتَهُمْ: bunları da helak ederdin | مِنْ: | قَبْلُ: daha önce | وَإِيَّايَ: ve beni de | أَتُهْلِكُنَا: bizi helak mı edeceksin? | بِمَا: ötürü | فَعَلَ: yaptıklarından | السُّفَهَاءُ: bazı beyinsizlerin | مِنَّا: içimizden | إِنْ: | هِيَ: bu (iş) | إِلَّا: başka bir şey değildir | فِتْنَتُكَ: senin imtihanından | تُضِلُّ: şaşırtırsın | بِهَا: onunla | مَنْ: | تَشَاءُ: dilediğini | وَتَهْدِي: ve yol gösterirsin | مَنْ: | تَشَاءُ: dilediğine | أَنْتَ: sen | وَلِيُّنَا: bizim velimizsin | فَاغْفِرْ: bağışla | لَنَا: bizi | وَارْحَمْنَا: ve bize acı | وَأَنْتَ: ve sen | خَيْرُ: en iyisisin | الْغَافِرِينَ: bağışlayanların | (7:155)
|وَاكْتُبْ: ve yaz | لَنَا: bize | فِي: | هَٰذِهِ: bu | الدُّنْيَا: dünyada | حَسَنَةً: iyilik | وَفِي: ve | الْاخِرَةِ: ahirette | إِنَّا: biz | هُدْنَا: yöneldik | إِلَيْكَ: sana | قَالَ: (Alah) buyurdu ki | عَذَابِي: azabıma | أُصِيبُ: uğratırım | بِهِ: onu | مَنْ: kimseyi | أَشَاءُ: dilediğim | وَرَحْمَتِي: ve rahmetim ise | وَسِعَتْ: kaplamıştır | كُلَّ: her | شَيْءٍ: şeyi | فَسَأَكْتُبُهَا: onu yazacağım | لِلَّذِينَ: kimselere | يَتَّقُونَ: korunanlara | وَيُؤْتُونَ: ve verenlere | الزَّكَاةَ: zekatı | وَالَّذِينَ: ve kimselere | هُمْ: onlar | بِايَاتِنَا: ayetlerimize | يُؤْمِنُونَ: inanıyorlar | (7:156)
|الَّذِينَ: onlar ki | يَتَّبِعُونَ: uyarlar | الرَّسُولَ: o Elçi'ye | النَّبِيَّ: o Peygamber'e | الْأُمِّيَّ: ümmi | الَّذِي: | يَجِدُونَهُ: buldukları | مَكْتُوبًا: yazılı | عِنْدَهُمْ: yanlarında | فِي: | التَّوْرَاةِ: Tevrat | وَالْإِنْجِيلِ: ve İncil'de | يَأْمُرُهُمْ: kendilerine emreden | بِالْمَعْرُوفِ: iyiliği | وَيَنْهَاهُمْ: ve kendilerini meneden | عَنِ: -ten | الْمُنْكَرِ: kötülük- | وَيُحِلُّ: ve helal kılan | لَهُمُ: onlara | الطَّيِّبَاتِ: güzel şeyleri | وَيُحَرِّمُ: ve haram kılan | عَلَيْهِمُ: onlara | الْخَبَائِثَ: çirkin şeyleri | وَيَضَعُ: ve kaldırıp atan | عَنْهُمْ: onlardan | إِصْرَهُمْ: ağırlıkları | وَالْأَغْلَالَ: ve prangaları | الَّتِي: öyle ki | كَانَتْ: idiler | عَلَيْهِمْ: onların üzerinde | فَالَّذِينَ: artık onlar | امَنُوا: inananlar | بِهِ: O'na | وَعَزَّرُوهُ: ve O'na saygı gösterenler | وَنَصَرُوهُ: ve O'na yardım edenler | وَاتَّبَعُوا: ve uyanlar | النُّورَ: nura | الَّذِي: | أُنْزِلَ: indirilen | مَعَهُ: O'nunla beraber | أُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlar | الْمُفْلِحُونَ: felaha erenlerdir | (7:157)
|قُلْ: de ki | يَا : EY/HEY/AH | أَيُّهَا: SİZ! | النَّاسُ: insanlar | إِنِّي: muhakkak ben | رَسُولُ: Elçisiyim | اللَّهِ: Allah'ın | إِلَيْكُمْ: sizin | جَمِيعًا: hepinize | الَّذِي: | لَهُ: onundur | مُلْكُ: mülkü | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | لَا: yoktur | إِلَٰهَ: tanrı | إِلَّا: başka | هُوَ: kendisinden | يُحْيِي: yaşatır | وَيُمِيتُ: ve öldürür | فَامِنُوا: gelin inanın | بِاللَّهِ: Allah'a | وَرَسُولِهِ: ve O'nun Elçisine | النَّبِيِّ: peygamberi | الْأُمِّيِّ: ümmi | الَّذِي: ki o | يُؤْمِنُ: inanmaktadır | بِاللَّهِ: Allah'a | وَكَلِمَاتِهِ: ve O'nun sözlerine | وَاتَّبِعُوهُ: O'na uyun ki | لَعَلَّكُمْ: belki | تَهْتَدُونَ: doğru yolu bulursunuz | (7:158)
|وَمِنْ: ve | قَوْمِ: kavminden | مُوسَىٰ: Musa'nın | أُمَّةٌ: bir topluluk vardır | يَهْدُونَ: hakka götüren | بِالْحَقِّ: doğrulukla | وَبِهِ: ve onunla | يَعْدِلُونَ: adalet yapan | (7:159)
|وَقَطَّعْنَاهُمُ: ve biz onları ayırdık | اثْنَتَيْ: iki (oniki) | عَشْرَةَ: on (oniki) | أَسْبَاطًا: kabileye | أُمَمًا: ümmetler halinde | وَأَوْحَيْنَا: vahyettik | إِلَىٰ: | مُوسَىٰ: Musa'ya | إِذِ: zaman | اسْتَسْقَاهُ: su istediği | قَوْمُهُ: kavmin | أَنِ: diye | اضْرِبْ: vur | بِعَصَاكَ: asanla | الْحَجَرَ: taşa | فَانْبَجَسَتْ: ve fışkırdı | مِنْهُ: ondan (taştan) | اثْنَتَا: iki (oniki) | عَشْرَةَ: on (oniki) | عَيْنًا: göze | قَدْ: şüphesiz | عَلِمَ: bildi | كُلُّ: her | أُنَاسٍ: kabile | مَشْرَبَهُمْ: içeceği yeri | وَظَلَّلْنَا: ve gölge yaptık | عَلَيْهِمُ: üzerlerine | الْغَمَامَ: bulutla | وَأَنْزَلْنَا: ve indirdik | عَلَيْهِمُ: onlara | الْمَنَّ: kudret helvası | وَالسَّلْوَىٰ: ve bıldırcın eti | كُلُوا: yeyin | مِنْ: -dan | طَيِّبَاتِ: güzel olanlar- | مَا: şeylerden | رَزَقْنَاكُمْ: sizi rızıklandırdığımız | وَمَا: ama | ظَلَمُونَا: onlar bize zulmetmediler | وَلَٰكِنْ: fakat | كَانُوا: onlar | أَنْفُسَهُمْ: kendi kendilerine | يَظْلِمُونَ: zulmediyorlardı | (7:160)
|وَإِذْ: zaman | قِيلَ: denildiği | لَهُمُ: onlara | اسْكُنُوا: oturun | هَٰذِهِ: şu | الْقَرْيَةَ: kentte | وَكُلُوا: ve yeyin | مِنْهَا: orada | حَيْثُ: yerden | شِئْتُمْ: dilediğiniz | وَقُولُوا: ve deyin | حِطَّةٌ: affet | وَادْخُلُوا: ve girin | الْبَابَ: kapıdan | سُجَّدًا: secde ederek | نَغْفِرْ: bağışlayalım | لَكُمْ: sizin | خَطِيئَاتِكُمْ: hatalarınızı | سَنَزِيدُ: biz daha fazlasını da vereceğiz | الْمُحْسِنِينَ: iyilik edenlere | (7:161)
|فَبَدَّلَ: değiştirdiler | الَّذِينَ: kimseler | ظَلَمُوا: zulmeden(ler) | مِنْهُمْ: içlerinden | قَوْلًا: sözü | غَيْرَ: başkasıyla | الَّذِي: | قِيلَ: söylenenden | لَهُمْ: kendilerine | فَأَرْسَلْنَا: biz de gönderdik | عَلَيْهِمْ: üzerlerine | رِجْزًا: bir azab | مِنَ: -ten | السَّمَاءِ: gök- | بِمَا: dolayı | كَانُوا: ettiklerinden | يَظْلِمُونَ: haksızlık | (7:162)
|وَاسْأَلْهُمْ: onlara sor | عَنِ: -ndan | الْقَرْيَةِ: kent(halkın)ın durumu- | الَّتِي: öyle ki | كَانَتْ: bulunan | حَاضِرَةَ: kıyısında | الْبَحْرِ: deniz | إِذْ: hani | يَعْدُونَ: onlar haddi aşıyorlardı | فِي: | السَّبْتِ: Cumartesine | إِذْ: | تَأْتِيهِمْ: onlara gelirdi | حِيتَانُهُمْ: balıkları | يَوْمَ: günü | سَبْتِهِمْ: cumartesi | شُرَّعًا: akın akın | وَيَوْمَ: gün ise | لَا: | يَسْبِتُونَ: cumartesi dışındaki | لَا: | تَأْتِيهِمْ: gelmezlerdi | كَذَٰلِكَ: böylece | نَبْلُوهُمْ: biz onları sınıyorduk | بِمَا: ötürü | كَانُوا: | يَفْسُقُونَ: yoldan çıkmalarından | (7:163)
|وَإِذْ: artık | قَالَتْ: dedi | أُمَّةٌ: bir topluluk | مِنْهُمْ: içlerinden | لِمَ: niçin? | تَعِظُونَ: öğüt veriyorsunuz | قَوْمًا: bir kavme | اللَّهُ: Allah'ın | مُهْلِكُهُمْ: helak edeceği | أَوْ: yahut | مُعَذِّبُهُمْ: azabedeceği | عَذَابًا: bir azapla | شَدِيدًا: şiddetli | قَالُوا: dediler ki | مَعْذِرَةً: ma'zeret için | إِلَىٰ: | رَبِّكُمْ: Rabbinize | وَلَعَلَّهُمْ: ve belki | يَتَّقُونَ: korunurlar (diye) | (7:164)
|فَلَمَّا: ne zaman ki | نَسُوا: onlar unuttular | مَا: şeyi | ذُكِّرُوا: hatırlatılan | بِهِ: kendilerine | أَنْجَيْنَا: biz de kurtardık | الَّذِينَ: kimseleri | يَنْهَوْنَ: meneden(leri) | عَنِ: -ten | السُّوءِ: kötülük- | وَأَخَذْنَا: ve yakaladık | الَّذِينَ: kimseleri | ظَلَمُوا: zulmeden(leri) | بِعَذَابٍ: bir azab ile | بَئِيسٍ: çetin | بِمَا: yüzünden | كَانُوا: | يَفْسُقُونَ: yoldan çıkmaları | (7:165)
|فَلَمَّا: ne zaman ki | عَتَوْا: vazgeçmediler | عَنْ: -den | مَا: şeyler- | نُهُوا: yasak kılınan | عَنْهُ: kendilerine | قُلْنَا: dedik | لَهُمْ: onlara | كُونُوا: olun | قِرَدَةً: maymunlar | خَاسِئِينَ: aşağılık | (7:166)
|وَإِذْ: o vakit | تَأَذَّنَ: ilan etmişti | رَبُّكَ: Rabbin | لَيَبْعَثَنَّ: elbette göndereceğini | عَلَيْهِمْ: onlara | إِلَىٰ: kadar | يَوْمِ: gününe | الْقِيَامَةِ: kıyamet | مَنْ: kimseler | يَسُومُهُمْ: yapacak | سُوءَ: en kötüsünü | الْعَذَابِ: azabın | إِنَّ: doğrusu | رَبَّكَ: Rabbin | لَسَرِيعُ: çabuk | الْعِقَابِ: ceza verendir | وَإِنَّهُ: ve O | لَغَفُورٌ: çok bağışlayan | رَحِيمٌ: çok esirgeyendir | (7:167)
|وَقَطَّعْنَاهُمْ: ve onları ayırdık | فِي: | الْأَرْضِ: yeryüzünde | أُمَمًا: topluluklara | مِنْهُمُ: onlardan kimi | الصَّالِحُونَ: iyi kişilerdir | وَمِنْهُمْ: ve kimi de | دُونَ: alçaktır | ذَٰلِكَ: bundan | وَبَلَوْنَاهُمْ: ve onları sınadık | بِالْحَسَنَاتِ: iyiliklerle | وَالسَّيِّئَاتِ: ve kötülüklerle | لَعَلَّهُمْ: belki | يَرْجِعُونَ: dönerler (diye) | (7:168)
|فَخَلَفَ: ardından | مِنْ: | بَعْدِهِمْ: sonra onların | خَلْفٌ: yerlerine geçip | وَرِثُوا: varis olanlar | الْكِتَابَ: Kitaba | يَأْخُذُونَ: alıyorlar | عَرَضَ: menfaatini | هَٰذَا: şu | الْأَدْنَىٰ: alçak(dünyan)ın | وَيَقُولُونَ: ve diyorlar ki | سَيُغْفَرُ: (nasıl olsa) bağışlanacağız | لَنَا: biz | وَإِنْ: ve eğer | يَأْتِهِمْ: kendilerine gelse | عَرَضٌ: bir menfaat daha | مِثْلُهُ: ona benzer | يَأْخُذُوهُ: onu da alırlar | أَلَمْ: | يُؤْخَذْ: peki alınmamış mıydı? | عَلَيْهِمْ: kendilerinden | مِيثَاقُ: misak (söz) | الْكِتَابِ: Kitap'ta | أَنْ: diye | لَا: | يَقُولُوا: söylemeyecekler | عَلَى: hakkında | اللَّهِ: Allah | إِلَّا: başkasını | الْحَقَّ: gerçekten | وَدَرَسُوا: ve öğrenmediler mi? | مَا: | فِيهِ: onun içindekini | وَالدَّارُ: ve yurdu | الْاخِرَةُ: Âhiret | خَيْرٌ: daha hayırlıdır | لِلَّذِينَ: | يَتَّقُونَ: korunanlar için | أَفَلَا: | تَعْقِلُونَ: düşünmüyor musunuz? | (7:169)
|وَالَّذِينَ: ve -kimseler/olanlar | يُمَسِّكُونَ: sımsıkı sarılmış- | بِالْكِتَابِ: Kitaba/yazgıya- | وَأَقَامُوا: ve -doğrulmuş | الصَّلَاةَ: SaLâTe/Desteğe | إِنَّا: elbette biz | لَا: | نُضِيعُ: zayi etmeyiz | أَجْرَ: ecrini | الْمُصْلِحِينَ: iyiliğe çalışanların | (7:170)
|وَإِذْ: hani | نَتَقْنَا: kaldırmıştık | الْجَبَلَ: dağı | فَوْقَهُمْ: üzerlerine | كَأَنَّهُ: sanki gibi | ظُلَّةٌ: bir gölge | وَظَنُّوا: ve sanmışlardı | أَنَّهُ: onlar şüphesiz | وَاقِعٌ: üstlerine düşecek | بِهِمْ: onların | خُذُوا: tutun | مَا: şeyi (Kitabı) | اتَيْنَاكُمْ: size verdiğim | بِقُوَّةٍ: kuvvetle | وَاذْكُرُوا: ve hatırlayın | مَا: olanı | فِيهِ: içinde | لَعَلَّكُمْ: belki | تَتَّقُونَ: korunursunuz | (7:171)
|وَإِذْ: ve hani | أَخَذَ: almıştı | رَبُّكَ: Rabbin | مِنْ: -ndan | بَنِي: oğulları- | ادَمَ: Adem | مِنْ: -nden | ظُهُورِهِمْ: belleri- | ذُرِّيَّتَهُمْ: zürriyetlerini | وَأَشْهَدَهُمْ: ve şahid tutmuştu | عَلَىٰ: onları | أَنْفُسِهِمْ: kendilerine | أَلَسْتُ: ben değil miyim? | بِرَبِّكُمْ: sizin Rabbiniz | قَالُوا: dediler | بَلَىٰ: evet | شَهِدْنَا: şahidiz | أَنْ: | تَقُولُوا: demeyesiniz | يَوْمَ: günü | الْقِيَامَةِ: kıyamet | إِنَّا: biz elbette | كُنَّا: idik | عَنْ: -ndan | هَٰذَا: bu- | غَافِلِينَ: habersiz | (7:172)
|أَوْ: yahut | تَقُولُوا: demeyesiniz | إِنَّمَا: şüphesiz | أَشْرَكَ: ortak koştu | ابَاؤُنَا: babalarımız | مِنْ: | قَبْلُ: daha önce | وَكُنَّا: biz de olduk | ذُرِّيَّةً: bir nesil | مِنْ: | بَعْدِهِمْ: onlardan sonra gelen | أَفَتُهْلِكُنَا: bizi helak mı ediyorsun? | بِمَا: yüzünden | فَعَلَ: yaptıkları | الْمُبْطِلُونَ: iptal edenlerin | (7:173)
|وَكَذَٰلِكَ: işte böyle | نُفَصِّلُ: biz açıklıyoruz | الْايَاتِ: ayetleri | وَلَعَلَّهُمْ: artık herhalde | يَرْجِعُونَ: döner(yola gelir)ler | (7:174)
|وَاتْلُ: ve oku | عَلَيْهِمْ: onlara | نَبَأَ: haberini | الَّذِي: ki | اتَيْنَاهُ: kendisine verdik | ايَاتِنَا: ayetlerimizi | فَانْسَلَخَ: sıyrıldı, çıktı | مِنْهَا: onlardan | فَأَتْبَعَهُ: onu peşine taktı | الشَّيْطَانُ: şeytan | فَكَانَ: böylece oldu | مِنَ: -dan | الْغَاوِينَ: azgınlar- | (7:175)
|وَلَوْ: ve şayet | شِئْنَا: dileseydik | لَرَفَعْنَاهُ: elbette onu yükseltirdik | بِهَا: onlarla (ayetlerle) | وَلَٰكِنَّهُ: fakat o | أَخْلَدَ: saplandı | إِلَى: | الْأَرْضِ: yere | وَاتَّبَعَ: ve peşine düştü | هَوَاهُ: hevesinin | فَمَثَلُهُ: onun durumu | كَمَثَلِ: durumuna benzer | الْكَلْبِ: şu köpeğin | إِنْ: eğer | تَحْمِلْ: varsan | عَلَيْهِ: üstüne | يَلْهَثْ: dilini sarkıtıp solur | أَوْ: veyahut | تَتْرُكْهُ: onu bıraksan | يَلْهَثْ: dilini sarkıtıp solur | ذَٰلِكَ: işte budur | مَثَلُ: durumu | الْقَوْمِ: toplumların | الَّذِينَ: | كَذَّبُوا: yalanlayan | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | فَاقْصُصِ: anlat | الْقَصَصَ: bu kıssayı | لَعَلَّهُمْ: belki | يَتَفَكَّرُونَ: düşünürler | (7:176)
|سَاءَ: ne kötüdür | مَثَلًا: durumu | الْقَوْمُ: topluluğun | الَّذِينَ: | كَذَّبُوا: yalanlayan | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | وَأَنْفُسَهُمْ: ve kendilerine | كَانُوا: olan | يَظْلِمُونَ: zulmediyor | (7:177)
|مَنْ: kime | يَهْدِ: yol gösterirse | اللَّهُ: Allah | فَهُوَ: işte odur | الْمُهْتَدِي: yolu bulan | وَمَنْ: ve kimi de | يُضْلِلْ: saptırırsa | فَأُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlardır | الْخَاسِرُونَ: ziyana uğrayanlar | (7:178)
|وَلَقَدْ: ve andolsun | ذَرَأْنَا: yarattık | لِجَهَنَّمَ: cehennem için | كَثِيرًا: birçok | مِنَ: | الْجِنِّ: cin | وَالْإِنْسِ: ve insan | لَهُمْ: vardır | قُلُوبٌ: kalbleri | لَا: | يَفْقَهُونَ: fakat anlamazlar | بِهَا: onlarla | وَلَهُمْ: ve Onların | أَعْيُنٌ: gözleri | لَا: | يُبْصِرُونَ: fakat görmezler | بِهَا: onlarla | وَلَهُمْ: ve Onların | اذَانٌ: kulakları | لَا: | يَسْمَعُونَ: fakat işitmezler | بِهَا: onlarla | أُولَٰئِكَ: işte onlar | كَالْأَنْعَامِ: hayvanlar gibidir | بَلْ: hatta | هُمْ: onlar | أَضَلُّ: daha da sapıktır | أُولَٰئِكَ: işte | هُمُ: onlardır | الْغَافِلُونَ: gafiller | (7:179)
|وَلِلَّهِ: ve Allah'ındır | الْأَسْمَاءُ: isimler | الْحُسْنَىٰ: en güzel | فَادْعُوهُ: o halde O'na du'a edin | بِهَا: onlarla | وَذَرُوا: ve bırakın | الَّذِينَ: kimseleri | يُلْحِدُونَ: eğriliğe sapan(ları) | فِي: hakkında | أَسْمَائِهِ: O'nun isimleri | سَيُجْزَوْنَ: onlar cezasını çekeceklerdir | مَا: şeylerin | كَانُوا: oldukları | يَعْمَلُونَ: yapıyor(lar) | (7:180)
|وَمِمَّنْ: vardır | خَلَقْنَا: yarattıklarımız içinde | أُمَّةٌ: bir ümmet | يَهْدُونَ: doğruya götüren | بِالْحَقِّ: hak ile | وَبِهِ: ve onunla | يَعْدِلُونَ: adalet yapan | (7:181)
|وَالَّذِينَ: kimseleri | كَذَّبُوا: yalanlayanları | بِايَاتِنَا: ayetlerimizi | سَنَسْتَدْرِجُهُمْ: yavaş yavaş helake yaklaştıracağız | مِنْ: | حَيْثُ: yerden | لَا: hiç | يَعْلَمُونَ: bilmeyecekleri | (7:182)
|وَأُمْلِي: ve mühlet veriyorum | لَهُمْ: onlara | إِنَّ: şüphesiz | كَيْدِي: benim tuzağım | مَتِينٌ: sağlamdır | (7:183)
|أَوَلَمْ: | يَتَفَكَّرُوا: düşünmediler mi ki | مَا: yoktur | بِصَاحِبِهِمْ: arkadaşlarında | مِنْ: hiçbir | جِنَّةٍ: delilik | إِنْ: | هُوَ: o | إِلَّا: ancak | نَذِيرٌ: bir uyarıcıdır | مُبِينٌ: apaçık | (7:184)
|أَوَلَمْ: | يَنْظُرُوا: bakmadılar mı? | فِي: | مَلَكُوتِ: melekutuna | السَّمَاوَاتِ: göklerin | وَالْأَرْضِ: ve yerin | وَمَا: ve | خَلَقَ: yarattığı | اللَّهُ: Allah'ın | مِنْ: | شَيْءٍ: şeylere | وَأَنْ: ve | عَسَىٰ: belkide | أَنْ: | يَكُونَ: olabileceğine | قَدِ: muhakkak | اقْتَرَبَ: yaklaşmış | أَجَلُهُمْ: ecellerinin | فَبِأَيِّ: peki hangi | حَدِيثٍ: söze | بَعْدَهُ: bundan sonra | يُؤْمِنُونَ: inanacaklar | (7:185)
|مَنْ: kimi | يُضْلِلِ: saptırırsa | اللَّهُ: Allah | فَلَا: artık olmaz | هَادِيَ: yol gösteren | لَهُ: onun için | وَيَذَرُهُمْ: ve bırakır onları | فِي: içinde | طُغْيَانِهِمْ: azgınlıkları | يَعْمَهُونَ: bocalayıp dururlar | (7:186)
|يَسْأَلُونَكَ: sana soruyorlar | عَنِ: | السَّاعَةِ: sa'at(in)den | أَيَّانَ: ne zaman (diye) | مُرْسَاهَا: gelip çatması | قُلْ: de ki | إِنَّمَا: ancak | عِلْمُهَا: onun bilgisi | عِنْدَ: yanındadır | رَبِّي: Rabbimin | لَا: | يُجَلِّيهَا: Onu açığa çıkaramaz | لِوَقْتِهَا: tam zamanında | إِلَّا: başkası | هُوَ: O'ndan | ثَقُلَتْ: O ağır gelmiştir | فِي: | السَّمَاوَاتِ: göklere de | وَالْأَرْضِ: yere de | لَا: | تَأْتِيكُمْ: O size gelmez | إِلَّا: ancak | بَغْتَةً: ansızın | يَسْأَلُونَكَ: sana soruyorlar | كَأَنَّكَ: sanki sen | حَفِيٌّ: biliyormuşsun | عَنْهَا: onu | قُلْ: de ki | إِنَّمَا: muhakkak | عِلْمُهَا: onun bilgisi | عِنْدَ: yanındadır | اللَّهِ: Allah'ın | وَلَٰكِنَّ: fakat | أَكْثَرَ: çoğu | النَّاسِ: insanların | لَا: | يَعْلَمُونَ: bilmezler | (7:187)
|قُلْ: de ki | لَا: değilim | أَمْلِكُ: ben sahip | لِنَفْسِي: kendime | نَفْعًا: bir faydaya | وَلَا: ne de | ضَرًّا: bir zarara | إِلَّا: başka | مَا: | شَاءَ: dilediğinden | اللَّهُ: Allah'ın | وَلَوْ: eğer | كُنْتُ: | أَعْلَمُ: bilseydim | الْغَيْبَ: gaybı | لَاسْتَكْثَرْتُ: elbete çok elde ederdim | مِنَ: | الْخَيْرِ: hayır (mal ve mülk) | وَمَا: | مَسَّنِيَ: bana dokunmamıştır | السُّوءُ: kötülük | إِنْ: | أَنَا: ben | إِلَّا: sadece | نَذِيرٌ: bir uyarıcı | وَبَشِيرٌ: ve müjdeleyiciyim | لِقَوْمٍ: bir kavim için | يُؤْمِنُونَ: inanan | (7:188)
|هُوَ: O'dur | الَّذِي: ki | خَلَقَكُمْ: sizi yarattı | مِنْ: | نَفْسٍ: nefisten | وَاحِدَةٍ: bir tek | وَجَعَلَ: ve var eti | مِنْهَا: ondan | زَوْجَهَا: eşini | لِيَسْكُنَ: (gönlü) sukün bulsun diye | إِلَيْهَا: onunla | فَلَمَّا: ne zaman ki | تَغَشَّاهَا: eşini sarıp örtünce | حَمَلَتْ: (eşi) yüklendi | حَمْلًا: bir yük | خَفِيفًا: hafif | فَمَرَّتْ: gezdirdi | بِهِ: onu | فَلَمَّا: ne zaman ki | أَثْقَلَتْ: (yükü) ağırlaşınca | دَعَوَا: ikisi beraber du'a ettiler | اللَّهَ: Allah'a | رَبَّهُمَا: Rableri | لَئِنْ: eğer | اتَيْتَنَا: bize verirsen | صَالِحًا: iyi güzel (bir çocuk) | لَنَكُونَنَّ: elbette oluruz | مِنَ: -den | الشَّاكِرِينَ: şükredenler- | (7:189)
|فَلَمَّا: fakat ne zaman | اتَاهُمَا: (Allah) verdi onlara | صَالِحًا: iyi, güzel (bir çocuk) | جَعَلَا: başladılar | لَهُ: O'na | شُرَكَاءَ: ortaklar koşmağa | فِيمَا: şeyde | اتَاهُمَا: kendilerine verdiği | فَتَعَالَى: oysa yücedir | اللَّهُ: Allah | عَمَّا: şeylerden | يُشْرِكُونَ: onların ortak koştukları | (7:190)
|أَيُشْرِكُونَ: ortak mı koşuyorlar? | مَا: şeyleri | لَا: | يَخْلُقُ: yaratmayan | شَيْئًا: hiçbir şey | وَهُمْ: ve kendileri | يُخْلَقُونَ: yaratılan | (7:191)
|وَلَا: | يَسْتَطِيعُونَ: güçleri yetmez | لَهُمْ: onlara | نَصْرًا: yardım etmeye | وَلَا: ne de | أَنْفُسَهُمْ: kendilerine | يَنْصُرُونَ: yardım edebilirler | (7:192)
|وَإِنْ: şayet | تَدْعُوهُمْ: onları çağırsanız | إِلَى: | الْهُدَىٰ: doğru yola | لَا: | يَتَّبِعُوكُمْ: size uymazlar | سَوَاءٌ: birdir | عَلَيْكُمْ: sizin için | أَدَعَوْتُمُوهُمْ: onları çağırmanız | أَمْ: ya da | أَنْتُمْ: sizin | صَامِتُونَ: susmanız | (7:193)
|إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: kimseler | تَدْعُونَ: yalvardıklarınız | مِنْ: | دُونِ: başka | اللَّهِ: Allah'tan | عِبَادٌ: kullardır | أَمْثَالُكُمْ: sizler gibi | فَادْعُوهُمْ: çağırın onları da | فَلْيَسْتَجِيبُوا: cevap versinler | لَكُمْ: size | إِنْ: eğer | كُنْتُمْ: iseniz | صَادِقِينَ: doğru | (7:194)
|أَلَهُمْ: onların var mı? | أَرْجُلٌ: ayakları | يَمْشُونَ: yürüyecekleri | بِهَا: onunla | أَمْ: yada | لَهُمْ: var mı? | أَيْدٍ: elleri | يَبْطِشُونَ: tutacakları | بِهَا: onunla | أَمْ: yoksa | لَهُمْ: var mı? | أَعْيُنٌ: gözleri | يُبْصِرُونَ: görecekleri | بِهَا: onunla | أَمْ: yahut | لَهُمْ: mı var? | اذَانٌ: kulakları | يَسْمَعُونَ: işitecekleri | بِهَا: onunla | قُلِ: de ki | ادْعُوا: çağırın | شُرَكَاءَكُمْ: ortak(koştuk)larınızı | ثُمَّ: sonra | كِيدُونِ: bana tuzak kurun | فَلَا: hiç | تُنْظِرُونِ: göz açtırmayın bana | (7:195)
|إِنَّ: muhakkak | وَلِيِّيَ: benim velim | اللَّهُ: Allah'tır | الَّذِي: o ki | نَزَّلَ: indirdi | الْكِتَابَ: Kitabı | وَهُوَ: ve O | يَتَوَلَّى: yönetir | الصَّالِحِينَ: iyileri | (7:196)
|وَالَّذِينَ: kimseler ise | تَدْعُونَ: yalvardıklarınız | مِنْ: | دُونِهِ: O'ndan başka | لَا: | يَسْتَطِيعُونَ: güçleri yetmez | نَصْرَكُمْ: size yardım etmeye | وَلَا: ne de | أَنْفُسَهُمْ: kendilerine | يَنْصُرُونَ: yardım edebilirler | (7:197)
|وَإِنْ: eğer | تَدْعُوهُمْ: onları çağırsanız | إِلَى: | الْهُدَىٰ: hidayete | لَا: | يَسْمَعُوا: işitmezler | وَتَرَاهُمْ: ve görürsün | يَنْظُرُونَ: baktıklarını | إِلَيْكَ: sana | وَهُمْ: oysa onlar | لَا: | يُبْصِرُونَ: görmezler | (7:198)
|خُذِ: al | الْعَفْوَ: affı | وَأْمُرْ: emret | بِالْعُرْفِ: iyiliği | وَأَعْرِضْ: yüz çevir | عَنِ: -den | الْجَاهِلِينَ: cahiller- | (7:199)
|وَإِمَّا: ne zaman | يَنْزَغَنَّكَ: seni dürtüklerse | مِنَ: -dan | الشَّيْطَانِ: şeytan- | نَزْغٌ: bir kötü düşünce | فَاسْتَعِذْ: hemen sığın | بِاللَّهِ: Allah'a | إِنَّهُ: çünkü O | سَمِيعٌ: işitendir | عَلِيمٌ: bilendir | (7:200)
|إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: kimseler | اتَّقَوْا: (Allah'tan) korkanlar | إِذَا: zaman | مَسَّهُمْ: kendilerine dokunduğu | طَائِفٌ: bir vesvese | مِنَ: -dan | الشَّيْطَانِ: şeytan- | تَذَكَّرُوا: düşünürler | فَإِذَا: ve o zaman | هُمْ: onlar | مُبْصِرُونَ: (gerçeği) görürler | (7:201)
|وَإِخْوَانُهُمْ: kardeşleri ise | يَمُدُّونَهُمْ: onları çekerler | فِي: içine | الْغَيِّ: azgınlığın | ثُمَّ: sonra | لَا: hiç | يُقْصِرُونَ: yakalarını bırakmazlar | (7:202)
|وَإِذَا: zaman | لَمْ: | تَأْتِهِمْ: onlara getirmediğin | بِايَةٍ: bir ayet | قَالُوا: derler | لَوْلَا: keşke | اجْتَبَيْتَهَا: bunu da derleseydin ya | قُلْ: de ki | إِنَّمَا: ben ancak | أَتَّبِعُ: uyuyorum | مَا: şeye | يُوحَىٰ: vahyolunana | إِلَيَّ: bana | مِنْ: -den | رَبِّي: Rabbim- | هَٰذَا: bu (Kur'an) | بَصَائِرُ: basiretlerdir | مِنْ: -den | رَبِّكُمْ: Rabbiniz- | وَهُدًى: ve yol göstericidir | وَرَحْمَةٌ: ve rahmettir | لِقَوْمٍ: bir toplum için | يُؤْمِنُونَ: inanan | (7:203)
|وَإِذَا: zaman | قُرِئَ: okunduğu | الْقُرْانُ: Kur'an | فَاسْتَمِعُوا: dinleyin | لَهُ: onu | وَأَنْصِتُوا: ve susun | لَعَلَّكُمْ: umulur ki size | تُرْحَمُونَ: merhamet olunur | (7:204)
|وَاذْكُرْ: ve hatırla | رَبَّكَ: Rabbini | فِي: | نَفْسِكَ: içinden | تَضَرُّعًا: yalvararak | وَخِيفَةً: ve korkarak | وَدُونَ: ve olmayan | الْجَهْرِ: yüksek | مِنَ: | الْقَوْلِ: bir sesle | بِالْغُدُوِّ: sabah | وَالْاصَالِ: ve akşam | وَلَا: | تَكُنْ: olma | مِنَ: | الْغَافِلِينَ: gafillerden | (7:205)
|إِنَّ: şüphesiz | الَّذِينَ: olanlar | عِنْدَ: yanında | رَبِّكَ: Rabbinin | لَا: | يَسْتَكْبِرُونَ: büyüklenmezler | عَنْ: -tan | عِبَادَتِهِ: O'na kulluk- | وَيُسَبِّحُونَهُ: ve O'nu tesbih ederler | وَلَهُمْ: ve Onların | يَسْجُدُونَ: secde ederler | (7:206)


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{sure_meali.php}