» 7 / A’râf  171:

Kuran Sırası: 7
İniş Sırası: 39
Araf Suresi = Yüksek/Orta Yer Suresi
46. Ayette yer alan cennet ve cehennem arasindaki orta yer bölgesindeki insanlardan bahsedildigi için bu adi almistir.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206

"Kuran okuduğun zaman, taşlanmış şeytandan ALLAH'a sığın!"
Arapça Transcript Okunuş Türkçe
1. وَإِذْ (WÎZ̃) = ve iƶ : hani
2. نَتَقْنَا (NTGNE) = neteḳnā : kaldırmıştık
3. الْجَبَلَ (ELCBL) = l-cebele : dağı
4. فَوْقَهُمْ (FWGHM) = fevḳahum : üzerlerine
5. كَأَنَّهُ (KÊNH) = keennehu : sanki gibi
6. ظُلَّةٌ (ƵLT) = Zulletun : bir gölge
7. وَظَنُّوا (WƵNWE) = ve Zennū : ve sanmışlardı
8. أَنَّهُ (ÊNH) = ennehu : onlar şüphesiz
9. وَاقِعٌ (WEGA) = vāḳiǔn : üstlerine düşecek
10. بِهِمْ (BHM) = bihim : onların
11. خُذُوا (ḢZ̃WE) = ḣuƶū : tutun
12. مَا (ME) = mā : şeyi (Kitabı)
13. اتَيْنَاكُمْ ( ËTYNEKM) = āteynākum : size verdiğim
14. بِقُوَّةٍ (BGWT) = biḳuvvetin : kuvvetle
15. وَاذْكُرُوا (WEZ̃KRWE) = veƶkurū : ve hatırlayın
16. مَا (ME) = mā : olanı
17. فِيهِ (FYH) = fīhi : içinde
18. لَعَلَّكُمْ (LALKM) = leǎllekum : belki
19. تَتَّقُونَ (TTGWN) = tetteḳūne : korunursunuz
hani | kaldırmıştık | dağı | üzerlerine | sanki gibi | bir gölge | ve sanmışlardı | onlar şüphesiz | üstlerine düşecek | onların | tutun | şeyi (Kitabı) | size verdiğim | kuvvetle | ve hatırlayın | olanı | içinde | belki | korunursunuz |

[] [NTG] [CBL] [FWG] [] [ƵLL] [ƵNN] [] [WGA] [] [EḢZ̃] [] [ETY] [GWY] [Z̃KR] [] [] [] [WGY]
WÎZ̃ NTGNE ELCBL FWGHM KÊNH ƵLT WƵNWE ÊNH WEGA BHM ḢZ̃WE ME ËTYNEKM BGWT WEZ̃KRWE ME FYH LALKM TTGWN

ve iƶ neteḳnā l-cebele fevḳahum keennehu Zulletun ve Zennū ennehu vāḳiǔn bihim ḣuƶū āteynākum biḳuvvetin veƶkurū fīhi leǎllekum tetteḳūne
وإذ نتقنا الجبل فوقهم كأنه ظلة وظنوا أنه واقع بهم خذوا ما آتيناكم بقوة واذكروا ما فيه لعلكم تتقون

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذ | WÎZ̃ ve iƶ hani And when
نتقنا ن ت ق | NTG NTGNE neteḳnā kaldırmıştık We raised
الجبل ج ب ل | CBL ELCBL l-cebele dağı the mountain
فوقهم ف و ق | FWG FWGHM fevḳahum üzerlerine above them
كأنه | KÊNH keennehu sanki gibi as if it was
ظلة ظ ل ل | ƵLL ƵLT Zulletun bir gölge a canopy
وظنوا ظ ن ن | ƵNN WƵNWE ve Zennū ve sanmışlardı and they thought
أنه | ÊNH ennehu onlar şüphesiz that it
واقع و ق ع | WGA WEGA vāḳiǔn üstlerine düşecek (would) fall
بهم | BHM bihim onların upon them,
خذوا ا خ ذ | EḢZ̃ ḢZ̃WE ḣuƶū tutun "(We said), ""Take"
ما | ME şeyi (Kitabı) what
آتيناكم ا ت ي | ETY ËTYNEKM āteynākum size verdiğim We have given you
بقوة ق و ي | GWY BGWT biḳuvvetin kuvvetle with strength
واذكروا ذ ك ر | Z̃KR WEZ̃KRWE veƶkurū ve hatırlayın and remember
ما | ME olanı what
فيه | FYH fīhi içinde (is) in it
لعلكم | LALKM leǎllekum belki so that you may
تتقون و ق ي | WGY TTGWN tetteḳūne korunursunuz "fear Allah."""

7:171 için Araştırma Linkleri: |Corpus |Kuran Haritasi |Kuran'a Sor |Global Quran |Tanzil |

hani | kaldırmıştık | dağı | üzerlerine | sanki gibi | bir gölge | ve sanmışlardı | onlar şüphesiz | üstlerine düşecek | onların | tutun | şeyi (Kitabı) | size verdiğim | kuvvetle | ve hatırlayın | olanı | içinde | belki | korunursunuz |

[] [NTG] [CBL] [FWG] [] [ƵLL] [ƵNN] [] [WGA] [] [EḢZ̃] [] [ETY] [GWY] [Z̃KR] [] [] [] [WGY]
WÎZ̃ NTGNE ELCBL FWGHM KÊNH ƵLT WƵNWE ÊNH WEGA BHM ḢZ̃WE ME ËTYNEKM BGWT WEZ̃KRWE ME FYH LALKM TTGWN

ve iƶ neteḳnā l-cebele fevḳahum keennehu Zulletun ve Zennū ennehu vāḳiǔn bihim ḣuƶū āteynākum biḳuvvetin veƶkurū fīhi leǎllekum tetteḳūne
وإذ نتقنا الجبل فوقهم كأنه ظلة وظنوا أنه واقع بهم خذوا ما آتيناكم بقوة واذكروا ما فيه لعلكم تتقون

[] [ن ت ق] [ج ب ل] [ف و ق] [] [ظ ل ل] [ظ ن ن] [] [و ق ع] [] [ا خ ذ ] [] [ا ت ي] [ق و ي] [ذ ك ر] [] [] [] [و ق ي]

Arapça Kök Transcript Okunuş Türkçe İngilizce
وإذ | WÎZ̃ ve iƶ hani And when
Vav,,Zel,
6,,700,
REM – prefixed resumption particle
T – time adverb
الواو استئنافية
ظرف زمان
نتقنا ن ت ق | NTG NTGNE neteḳnā kaldırmıştık We raised
Nun,Te,Gaf,Nun,Elif,
50,400,100,50,1,
V – 1st person plural perfect verb
PRON – subject pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل
الجبل ج ب ل | CBL ELCBL l-cebele dağı the mountain
Elif,Lam,Cim,Be,Lam,
1,30,3,2,30,
N – accusative masculine noun
اسم منصوب
فوقهم ف و ق | FWG FWGHM fevḳahum üzerlerine above them
Fe,Vav,Gaf,He,Mim,
80,6,100,5,40,
LOC – accusative masculine location adverb
PRON – 3rd person masculine plural possessive pronoun
ظرف مكان منصوب و«هم» ضمير متصل في محل جر بالاضافة
كأنه | KÊNH keennehu sanki gibi as if it was
Kef,,Nun,He,
20,,50,5,
ACC – accusative particle
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
حرف نصب من اخوات «ان» والهاء ضمير متصل في محل نصب اسم «كأن»
ظلة ظ ل ل | ƵLL ƵLT Zulletun bir gölge a canopy
Zı,Lam,Te merbuta,
900,30,400,
N – nominative feminine indefinite noun
اسم مرفوع
وظنوا ظ ن ن | ƵNN WƵNWE ve Zennū ve sanmışlardı and they thought
Vav,Zı,Nun,Vav,Elif,
6,900,50,6,1,
REM – prefixed resumption particle
V – 3rd person masculine plural perfect verb
PRON – subject pronoun
الواو استئنافية
فعل ماض والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
أنه | ÊNH ennehu onlar şüphesiz that it
,Nun,He,
,50,5,
ACC – accusative particle
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
حرف نصب من اخوات «ان» والهاء ضمير متصل في محل نصب اسم «ان»
واقع و ق ع | WGA WEGA vāḳiǔn üstlerine düşecek (would) fall
Vav,Elif,Gaf,Ayn,
6,1,100,70,
N – nominative masculine indefinite active participle
اسم مرفوع
بهم | BHM bihim onların upon them,
Be,He,Mim,
2,5,40,
P – prefixed preposition bi
PRON – 3rd person masculine plural personal pronoun
جار ومجرور
خذوا ا خ ذ | EḢZ̃ ḢZ̃WE ḣuƶū tutun "(We said), ""Take"
Hı,Zel,Vav,Elif,
600,700,6,1,
V – 2nd person masculine plural imperative verb
PRON – subject pronoun
فعل أمر والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ما | ME şeyi (Kitabı) what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
آتيناكم ا ت ي | ETY ËTYNEKM āteynākum size verdiğim We have given you
,Te,Ye,Nun,Elif,Kef,Mim,
,400,10,50,1,20,40,
V – 1st person plural (form IV) perfect verb
PRON – subject pronoun
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
فعل ماض و«نا» ضمير متصل في محل رفع فاعل والكاف ضمير متصل في محل نصب مفعول به
بقوة ق و ي | GWY BGWT biḳuvvetin kuvvetle with strength
Be,Gaf,Vav,Te merbuta,
2,100,6,400,
P – prefixed preposition bi
N – genitive feminine indefinite noun
جار ومجرور
واذكروا ذ ك ر | Z̃KR WEZ̃KRWE veƶkurū ve hatırlayın and remember
Vav,Elif,Zel,Kef,Re,Vav,Elif,
6,1,700,20,200,6,1,
CONJ – prefixed conjunction wa (and)
V – 2nd person masculine plural imperative verb
PRON – subject pronoun
الواو عاطفة
فعل أمر والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
ما | ME olanı what
Mim,Elif,
40,1,
REL – relative pronoun
اسم موصول
فيه | FYH fīhi içinde (is) in it
Fe,Ye,He,
80,10,5,
P – preposition
PRON – 3rd person masculine singular object pronoun
جار ومجرور
لعلكم | LALKM leǎllekum belki so that you may
Lam,Ayn,Lam,Kef,Mim,
30,70,30,20,40,
ACC – accusative particle
PRON – 2nd person masculine plural object pronoun
حرف نصب من اخوات «ان» والكاف ضمير متصل في محل نصب اسم «لعل»
تتقون و ق ي | WGY TTGWN tetteḳūne korunursunuz "fear Allah."""
Te,Te,Gaf,Vav,Nun,
400,400,100,6,50,
V – 2nd person masculine plural (form VIII) imperfect verb
PRON – subject pronoun
فعل مضارع والواو ضمير متصل في محل رفع فاعل
: Dikkat İşareti, Kuran Sözlüğü Projesi kapsamında güncellenmiş ifadelere işaret etmektedir.

Konu Başlığı: -

Kırık Meal (Arapça) : |وَإِذْ: hani | نَتَقْنَا: kaldırmıştık | الْجَبَلَ: dağı | فَوْقَهُمْ: üzerlerine | كَأَنَّهُ: sanki gibi | ظُلَّةٌ: bir gölge | وَظَنُّوا: ve sanmışlardı | أَنَّهُ: onlar şüphesiz | وَاقِعٌ: üstlerine düşecek | بِهِمْ: onların | خُذُوا: tutun | مَا: şeyi (Kitabı) | اتَيْنَاكُمْ: size verdiğim | بِقُوَّةٍ: kuvvetle | وَاذْكُرُوا: ve hatırlayın | مَا: olanı | فِيهِ: içinde | لَعَلَّكُمْ: belki | تَتَّقُونَ: korunursunuz |
Kırık Meal (Harekesiz) : |وإذ WÎZ̃ hani | نتقنا NTGNE kaldırmıştık | الجبل ELCBL dağı | فوقهم FWGHM üzerlerine | كأنه KÊNH sanki gibi | ظلة ƵLT bir gölge | وظنوا WƵNWE ve sanmışlardı | أنه ÊNH onlar şüphesiz | واقع WEGA üstlerine düşecek | بهم BHM onların | خذوا ḢZ̃WE tutun | ما ME şeyi (Kitabı) | آتيناكم ËTYNEKM size verdiğim | بقوة BGWT kuvvetle | واذكروا WEZ̃KRWE ve hatırlayın | ما ME olanı | فيه FYH içinde | لعلكم LALKM belki | تتقون TTGWN korunursunuz |
Kırık Meal (Okunuş) : |ve iƶ: hani | neteḳnā: kaldırmıştık | l-cebele: dağı | fevḳahum: üzerlerine | keennehu: sanki gibi | Zulletun: bir gölge | ve Zennū: ve sanmışlardı | ennehu: onlar şüphesiz | vāḳiǔn: üstlerine düşecek | bihim: onların | ḣuƶū: tutun | : şeyi (Kitabı) | āteynākum: size verdiğim | biḳuvvetin: kuvvetle | veƶkurū: ve hatırlayın | : olanı | fīhi: içinde | leǎllekum: belki | tetteḳūne: korunursunuz |
Kırık Meal (Transcript) : |WÎZ̃: hani | NTGNE: kaldırmıştık | ELCBL: dağı | FWGHM: üzerlerine | KÊNH: sanki gibi | ƵLT: bir gölge | WƵNWE: ve sanmışlardı | ÊNH: onlar şüphesiz | WEGA: üstlerine düşecek | BHM: onların | ḢZ̃WE: tutun | ME: şeyi (Kitabı) | ËTYNEKM: size verdiğim | BGWT: kuvvetle | WEZ̃KRWE: ve hatırlayın | ME: olanı | FYH: içinde | LALKM: belki | TTGWN: korunursunuz |
Abdulbaki Gölpınarlı : Hani biz, dağı âdetâ bir gölgelik gibi çekmiş, üstlerine doğru yüceltmiştik de nerdeyse üstlerine düşecek sanmışlardı. Size verdiğimiz kitabı kuvvetle, azimle tutun, içinde ne varsa hatırlayıp ona göre hareket edin de sakınanlardan olun demiştik.
Adem Uğur : Bir zamanlar dağı İsrailoğullarının üzerine gölge gibi kaldırdık da üstlerine düşecek sandılar. "Size verdiğimiz (Kitab'ı) kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayın ki korunasınız" dedik.
Ahmed Hulusi : Hani o dağı sanki bir gölgelik gibi üstlerinde yükseltip kaldırmıştık da, o üzerlerine düşüp, kendilerini helâk edecek diye düşünmüşlerdi. . . "Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve onda olanı hatırlayıp düşünün ki korunabilesiniz. "
Ahmet Tekin : Bir zamanlar, o dağı, Tûr’u gölgelik gibi kaldırıp silkeleyerek İsrailoğulları’nın üstüne çekmiştik. Dağı üstlerine düşecek sandılar. 'Size verdiğimiz kitaba sıkı sıkı sarılın, sorumluluğuna pürdikkat sahip çıkın. İçindekileri ezberleyin, iyi düşünüp tahlil edin. Allah’a sığınıp, emirlerine yapışmanıza günahlardan arınıp, azaptan korunmanıza, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarınıza ve özgürlüklerinize sahip çıkarak şahsiyetli davranmanıza, dinî ve sosyal görevlerinizin bilincinde olmanıza vesile olur' demiştik.
Ahmet Varol : Bir zamanlar dağı, onların üzerlerine doğru adeta bir gölgelik gibi yükseltmiştik de onun başlarına düşeceğini sanmışlardı. 'Size verdiğimize sımsıkı sarılın ve içinde bulunanları düşünün, olur ki sakınırsınız.'
Ali Bulaç : Bir zamanlar dağı, sanki bir gölgelikmiş gibi üstlerine geçirmiştik. Onlar ise neredeyse tepelerine düşecek sanmışlardı. (Onlara demiştik ki:) "Size verdiklerimize sımsıkı sarılın ve onda olanı düşünün, ki sakınasınız."
Ali Fikri Yavuz : Biz, bir vakit Tur dağını söküp İsraîloğullarının üzerine, gölgelik imiş gibi kaldırmıştık. Onlar, onu gerçekten üzerlerine düşecek sanmışlardı. Kendilerini bununla korkutup şöyle demiştik: “- Size verdiğimiz kitabı kuvvetle tutun ve içindeki emirlerle yasakları hatırlayın, düşünün. Olur ki, Allah’dan korkar, sakınırsınız.
Bekir Sadak : Tur dagini, golgelik gibi onlarin uzerlerine yukseltmistik, onlar tepelerine dusecegini sanmislardi. Onlara: «Size verdigimiz Kitap'a sikica sarilin, icinde olani dusunun ki sakinanlardan olasiniz» demistik. *
Celal Yıldırım : Ve bir vakit biz (Tür) dağını onların üzerine bir gölgelik gibi kaldırıp tutmuştuk da, üzerlerine düşecek sanmışlardı. Size verdiğimizi bütün gücünüzle tutun ve içindekini düşünüp hatırınızdan çıkarmayın ; olur ki (Allah'tan saygı ile korkup kötülüklerden) sakınırsınız.
Diyanet İşleri : Hani dağı sanki bir gölgelikmiş gibi onların üstüne kaldırmıştık da üzerlerine düşecek sanmışlardı. (Onlara:) “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın ve onun içindekileri hatırlayın ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız” demiştik.
Diyanet İşleri (eski) : Tur dağını, gölgelik gibi onların üzerlerine yükseltmiştik, onlar tepelerine düşeceğini sanmışlardı. Onlara: 'Size verdiğimiz Kitap'a sıkıca sarılın, içinde olanı düşünün ki sakınanlardan olasınız' demiştik.
Diyanet Vakfi : Bir zamanlar dağı İsrailoğullarının üzerine gölge gibi kaldırdık da üstlerine düşecek sandılar. «Size verdiğimi (Kitab'ı) kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayın ki korunasınız» dedik.
Edip Yüksel : Dağı bir şemsiye gibi üzerlerinde sarsmıştık. Öyle ki tepelerine düşeceğini sanmışlardı: 'Size verdiğime sımsıkı sarılın. Kurtulabilmeniz için içeriği üzerinde düşünün.'
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Hani bir zamanlar biz o dağı gölgelik gibi tepelerine çekmiştik de üzerlerine düşüyor zannettikleri bir sırada demiştik ki; «size verdiğimiz kitabı kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın, umulur ki korunursunuz.»
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Hani bir zamanlar Biz o dağı bir gölgelik gibi tepelerine çekmiştik de üzerlerine düşüyor zannetikleri bir sırada demiştik ki: «Size verdiğimiz Kitabı sıkıca tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın, umulur ki korunursunuz!»
Elmalılı Hamdi Yazır : Hem bir vakıt biz o dağı bir gölgelik gibi tepelerine çekmiştik de kendilerine düşüyor zannettikleri bir halde demiştik ki size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın gerektir ki korunursunuz
Fizilal-il Kuran : Hani o dağı (Tur Dağı'nı) başları üzerine çıkarmıştık, onlar dağın üzerlerine düşeceğini sanmışlardı. Bu durumda kendilerine «Size verdiğimiz Kitab'a sımsıkı sarılınız ve içindeki mesajları sürekli aklınızda tutunuz.
Gültekin Onan : Bir zamanlar dağı, sanki bir gölgelikmiş gibi üstlerine geçirmiştik/kaldırmıştık. Onlar ise neredeyse tepelerine düşecek sanmışlardı. (Onlara demiştik ki:) "Size verdiklerimize sımsıkı sarılın ve onda olanı düşünün ki sakınasınız."
Hakkı Yılmaz : Hani bir zamanlar, o dağ gölgelik/şemsiye gibi iken, onlar da, dağ üzerlerine yıkılacak diye inanmışlarken Biz, onların Üst'ünü/en seçkinlerini o dağa çekmiştik/ yükseltmiştik: “Allah'ın koruması altında olmanız için size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın!”
Hasan Basri Çantay : Biz bir zaman dağı, sanki o bir gölgelik imiş gibi, çekib (İsrâîl oğullarının) üstlerine kaldırmışdık. Onlar hakıykaten bu, kendilerine düşecek sanmışlardı. (İşte o vakit): «Size verdiğimiz (kitâb) ı kuvvetle (ciddiyetle, azm ile) tutun. Onda olanı düşünün. Tâki (kötülükden) sakınmış olasınız» (demişdik).
Hayrat Neşriyat : Bir zaman (Tûr) dağı(nı), bir gölgelikmiş gibi üzerlerine kaldırmıştık da, gerçekten onu (üstlerine düştü düşecek) olan bir şey zannetmişlerdi. (Onlara:) 'Size verdiğimizi(Kitâb’ı) kuvvetle tutun ve içinde olanları hatırlayın, tâ ki (ona muhâlefetten) sakınasınız!'(diye emretmiştik).
İbni Kesir : Hani, Biz dağı üzerlerine gölgelik gibi kaldırmıştık da, onlar tepelerine düşecek sanmışlardı. Size verdiğimizi kuvvetle tutun. Ve onda olanı düşünün ki; sakınasınız.
İskender Evrenosoğlu : Ve dağı, bir gölge gibi onların üzerine çekip kaldırdığımız zaman onu, üzerlerine düşecek zannettiler. Size verdiğimiz şeyi, kuvvetle tutun ve onun içinde olanı (emir ve yasakları), hatırlayın (uygulayın). Böylece siz, takva sahibi olursunuz.
Muhammed Esed : Ve Sina Dağını, adeta bir gölge gibi İsrailoğullarının tepesinde salladığımız ve onların da dağın üzerlerine yıkılacağını düşündükleri zaman (onlara dememiş miydik:) "Size bahşettiğimiz kitaba sıkıca sarılın ve onun içindekileri aklınızda iyi tutun, ki Allaha karşı sorumluluk bilincine erişesiniz"?
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve bir vakit, dağı sanki o bir gölgelik imiş gibi onların üstlerine koparıp kaldırmıştı. Ve sandılar ki, o hakikaten üstlerine düşecek. (Onlara dedik ki:) «Size verdiğimizi kuvvetle tutun, ve onda olanı zikrediniz, ihtimal ki, sakınırsınız.»
Ömer Öngüt : Bir zaman da dağı üzerlerine gölge gibi kaldırıp tutmuştuk da, üstlerine düşecek sandılar. “Size verdiğimiz (Kitab'ı) kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlayın. Umulur ki sakınırsınız. ” dedik.
Şaban Piriş : Dağı onların üzerine kaldırmıştık. Sanki o gölgelik gibiydi. Öyle ki başlarına düşeceğini zannettiler. Size verdiğimize kuvvetle sarılın. Onun içinde olanları aklınızda tutun ki korunabilesiniz!
Suat Yıldırım : Hem bir vakit biz o dağı bir gölgelik gibi İsrailoğullarının başlarının üstüne kaldırmıştık da onlar, dağın üzerlerine düşeceğini sanmışlardı. O zaman demiştik ki: Size verdiğimiz bu kitab’a ciddiyetle sarılın ve içindeki gerçekleri düşünüp hiç hatırınızdan çıkarmayın ki Allah’ı sayıp kötülüklerden sakınasınız.
Süleyman Ateş : Bir zaman da üzerlerine dağı, bir gölge gibi kaldırmıştık, üstlerine düşecek sanmışlardı: "Size verdiğim(Kitap)ı kuvvetle tutun ve içinde olanı hatırlay(ıp yap)ın ki (azâbımızdan) korunasınız!" (demiştik).
Tefhim-ul Kuran : Bir zamanlar dağı, sanki bir gölgelikmiş gibi üstlerine geçirmiştik. Onlar ise neredeyse tepelerine düşecek sanmışlardı. (Onlara demiştik ki:) «Size verdiklerimize sımsıkı sarılın ve onda olanı düşünün, umulur ki korkup sakınırsınız.»
Ümit Şimşek : Hani Biz dağı onların üzerine gölgelik gibi kaldırmıştık da üzerlerine düşüverecek sanmışlardı. 'Size verdiğimiz kitaba bütün gücünüzle sarılın; onda olanları hatırlayın ki korunmuş olasınız' demiştik.
Yaşar Nuri Öztürk : Bir zaman, dağı tepelerine bir gölgelik gibi çekmiştik de onu üstlerine düşüyor sanmışlardı. "Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın ki korunabilesiniz."


Kuran Mealleri Veritabanı ve Site Dosyalarını indirmek için TIKLAYINIZ.
[Sitemiz kurulum ve geliştirme aşamasındadır. Hatalar, eksikler bulunmaktadır! Lütfen dikkatli olunuz.]

{ayet_meali.php}